Muharrem, hayat sahnesinde herkes rolünü hakkıyla yerine getirme meşgalesinde.

Kimin iyi kimin kötü olduğu, ahlakından ve ahvalinden belliyse de taktığı maskeler, insanı tereddüde düşürüyor, kalbine vesvese veriyor, yanılgılar oluşturuyor, gelgit bir med-cezir hali.

Muharrem, iki gözüm, can sırdaşım, ahvale dair söylenecek çok şey varla yok arası.

İnsanın malından ve mülkünden feragati, nefesinin son anına kadar mümkün değil. Gördüğü olumsuzluklar, onu kendine getirmiyor, bir türlü.

Malı ve mülkü olanlar, yoksulu ve fakiri görünce onların sıkıntısını Allah'a havale ediyor, hiç utanmadan:

- Allah versin!..

Utanmazlığin ve haysiyetsizliğin doruk noktasında olanlar, ellerini havaya, dua etmek için kaldırdığında ne ister, Rabblerinden acaba?

Servetleri bildikleri mal û mülke enflasyon farkı mı?

Hani mal û mülk size emanetti, onun bekçisi idiniz, size verilen çoluk ve çocuk, eşiniz dahil her şey emanetti ve siz sadece bekçi idiniz ve emanete ihanet etmeyecektiniz?

Emanet, sahibine istendiği anda bir zarar ve eksiltme olmadan verilmesi gerekendi.

Mal û mülke dört elle sarılan, onu sadece kendisinin aklı ve emeğiyle kazandığına aldanan, olurken ateşini dünyadan beraber götüren gafil olan değil midir, Muharrem?

Muharrem, sözümüz inanan içindir, inanmayan için düşünülemez.

Aç ve yoksul olan, rızkıyla geliyorsa dünyaya, onun rızkına el koyan kim?

Yeryüzünde seculer tarafta olan da eşitlik ve adalet ister, bilirsin.

Onlar, eşitliği ve adaleti niçin insanların huzuru ve kardeşliği için sağlamaz...

Dünyayı sonraki yaşam için tarla bilen, ne eker zakkum ağacından başka ve zakkum ağacının meyvesi ne değer taşır?

Muharrem, Ramazan içindeyiz.

Insanlığın açlıkla başı hoş değil, halinden sitemkar...

Dünyanın dört bir yanında yaşama hakkına insan sahip olduğu kadar diğer canlılar bu hakka sahip, ağaçlar ve bitkiler dahil, dağ ve taş dahil, akarsular ve denizler istisna değil.

Muharrem, ayaklarıyla Mescid-i Aksa'yı kirletenler, Ramazan'da elini kolunu sallayarak önüne gelene her şiddeti reva görüyor da adeta 'Ramazan'da yapmayın, sonrasında yapabilirsiniz?' manasına gelebilen açıklamalar duyuyoruz:

- Canım, Ramazan 'da bu yapılır mı?

Muharrem, iftar için carşı-pazar gezip akşama güzel yemekler için hazırlık yapanlar var, iftar için misafir davet edip, cömertliğini izhara sebep arayanlar var.

Ortada Sultan Süleyman'ın sofrasında olmayan nimetleri çatalının ucuyla kopartıp, tadanlar var.

Her yedikçe mideye yüklenip, asitli içeceklerle geğirerek rahatlamak isteyenler, bir saati bulan iftar sofrasından sonrasıni meyve, pasta, çörek, börek muhabbetini çayla hazır pahalı kahvelerle değerlendirir:

- Allah'a şükürler olsun, bunları bulamayanlar var. Şu hurmayı bir dostum bana özel, yurtdışından getirdi.

Kahve çekirdeğini Brezilya'dan sipariş ettim.

Benim çocuk, mühendistir, Belçika'da. Çikolata gönderince içinde domuz yağı olursa günah olduğunu söyledim, el yapımı özeldir.

Muhabbet devam eder, sofrada.

Sonrasında yalının odaları gezilir, bir bir.

Bahçeye inilir, püfür püfür boğaz esintisi...

Benim garibanın iftar sofrasında mercimeğin hassindan çorba ve tandır ekmeği, üç baş soğan ve besmeleyle iftarı açma.

Hurma yoksa, bir çimdik tuz sünnettir, bir iki yudum su.

Sonrasında şükür ve hamd.

Muharrem, dün akşam Mescid-i Aksa'da ayakları ile mescide girip, silahlarıyla insanları derdest edenler vardı, Rabblerinin emirlerinin gereğini yapanlarca.

Canları sıkıldıkça Rabblerinin kutsamasıyla her yeri savaş alanına çevirenler zevkten dört köşe oluyor.

Fazlaca televizyon seyretmem, manzaralar bunu gösteriyor.

Dünyanın diğer yerlerinde sanma huzur vardır huzuru adeta kimseler istemiyor.

Muharrem, iftar sofrasına ne koyacak, üzerine silah sıkılanlar?

Bunlar, evlerinde otursaydı, kuzu kuzu, önlerinde yemekleri ve unlu hurmalarıyla...

Bunların ne sıkıntısı var da rahatlarını bozarlar, hemen hemen her gün?

Muharrem, el açıp dua edenler biliyorum:

- Ya Rabbi, bu nimetleri bize verdiğin için şükür ediyoruz.

Buna ben de ' Âmin!..' diyorum.

- Ya Rabbi, bizi iftara davet eden, ev sahipliği yapanların hayır ve hasenatını daîm eyle.

Bir tuhaflık olsa da ...

- Bu nimetleri bulamayanlara da Allah nasip ...

İşte, Muharrem, buna ' Âmin!..' diyemiyorum.

Muharrem, yoksulu ve fakiri varken bu tür davetlere gidenlere acıyorum, zavallılara acımamak elde değil.

Muharrem, ne demeli, bu manzaraya?

Zekatını versen, çevrende fakir kalmaz.

Yanında çalıştırsan çoğu kimse evine aş götürür.

Davet edilenlerin kacta kaçı oruçlu?

İftarlar, iş görüşmesine döndü, Muharrem.

Bir iftara davet edildim, dün akşam.

Oruç tutamadığımı ifade ettim, geçen seneden beri.

Yine gelmem istendi, kibarca.

Reddettim, daveti.

Akşam evde televizyon haberleri.

Muharrem, hüzün kaplı coğrafyada kederli zamandayız.

Bir dostum, yatsıdan sonra sıkılmış.

Gelemeyeceğimi söyledim.

Bana sitemkar davrandı:

- Çayı ben ısmarlarım, parasını sen ver!..

Başım gözüm üstüne kabul ettim.

Muhabbet ehli olunca kıramadım.

Fakirhanede bedava çay içtik, konuştuk.

Muharrem, insanlar artık menfaati olmazsa çay bile ısmarlamaz oldu, birbirine.

Muharrem, bize ne oldu?