M. Sarmış: Peki şimdi "Milli Görüş hareketine geliyoruz. Hareketin lideri Necmettin Erbakan. Milli Nizam Partisini kurmadan önce onun adını daha önce hiç duymuş muydunuz? Odalar Birliği genel sekreteri olmuş, sonra başkanlığına seçilmiş.
Ahmet Apaydın: Seçildi, ama Demirel oturtturmadı. Polis gücüyle aşağı aldılar.
Mahmut Apaydın: Yok önce duymadık. Ama Milli Nizam Partisinden önce 1969 yılında Konya'dan bağımsız milletvekili seçildikten sonra duymaya başladık. Gazetelerden tabii. Niye duyduk? Çok oy aldığı için duyduk. Birkaç milletvekilinin alacağı kadar oy almıştı. Bunun üzerine arkadaşlarını toplayıp diyor ki "Ülkede iktidara gelmek için parti kurmak lazım. Böyle bağımsızdan olmaz." Bakın burada kerametini de gösteriyor. "Adını Milli Nizam Partisi mi koyalım? Milli Selamet Partisi mi koyalım? Refah Partisi mi koyalım? Fazilet mi koyalım, Saadet mi koyalım?" diyor. Burada iki tane keramet var. Birincisi dört partinin kapanacağını biliyor. İkincisi Saadet Partisinden sonra bir isim söylemiyor. Niye? Çünkü Saadet Partisinin kapanmayacağını biliyor.
Ahmet Apaydın: 1969'da, daha Milli Nizam Partisi kurulmadan önce Hoca (Necmettin Erbakan) Urfa'ya geldi. Daha parti hazırlığı yapıyor. Anzılha'da bir toplantı yaptı.

M. Sarmış: Kimler vardı toplantıda?
Ahmet Apaydın: Sami Barlas vardı. Osman Ağan vardı. Mehmet Hatipoğlu vardı. Hasan Demirkol ve kardeşi Hüseyin Demirkol vardı. Necmettin Cevheri vardı. Ömer Cevheri vardı. Necmettin Cevheri'nin babası değil, diğer Ömer Cevheri. Ona Küçük Ömer derlerdi. Yani Urfa'nın yüksek düzey siyasetçileri ve zenginleri orada. Niye onları topladı? Ticaret Odasına kayıtlı üyeler oldukları için. Bir de Ticaret Odasının idare heyeti. Mesela Hasan Demirkol Ticaret Odası başkanı.

M. Sarmış: Kim düzenledi toplantıyı?
Ahmet Apaydın: Ali Güner, elektrik mühendisi. O da Ticaret Odasına kayıtlı.

M. Sarmış: Siz de var mıydınız?
Ahmet Apaydın: Vardım. Ben de Ticaret Odasına kayıtlıyım.
Mahmut Apaydın: Ben yoktum.
Ahmet Apaydın: Hoca sahneye çıktı. Bir konuşma yaptı.

M. Sarmış: Ne anlattı?
Ahmet Apaydın: Biliyorsunuzdur, Hoca daha önce TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) sekreteri olmuş, sonra da başkanı olarak seçilmişti. Fakat Demirel polis gücüyle indirdi ya, o olayı anlattı. Dedi ki "Sonradan düşündük, bu iş meclisten geçer. Yani siyaset yapmaktan geçer. Ülkenin kalkınmasının yolu siyasetten geçer. Böyle şeyler söyledi. Bu arada şeriatçı olduğunu da kapalı bir şekilde anlattı.
Mahmut Apaydın: Kuşdiliyle konuşuyordu.
Ahmet Apaydın: Katılanları davet etti daha doğrusu. Ve toplantı dağıldı.
M. Sarmış: Katılımcılar bir şey demediler mi?
Ahmet Apaydın: Bir şey demediler. Hoca konuşmasını bitirince dağıldılar.,    M. Sarmış: Pekâlâ, Erbakan 1970 yılında Milli Nizam Partisini kurdu? Urfa'da ilk il başkanı kimdi?
Ahmet Apaydın: İl başkanı Ali Güner… Kemal Kayacan da başkan yardımcısı oldu, teşkilat başkanı. Ali Güner daha sonra milletvekili adayı olunca istifa etti. Teşkilat başkanı Kemal Kayacan da otomatikman onun yerine geçti.
M. Sarmış: Bu isimleri daha önce tanıyor muydunuz?
Ahmet Apaydın: Ali Güner'i fazla tanımıyordum, ama Kemal Kayacan komşumuzdu, iyi tanıyordum. Beyaz eşya ticareti ile uğraşıyordu. Man Bayisi idi. Ali Güner de elektrik mühendisi idi. Badıllıların içinde arazisi vardı.
Mahmut Apaydın: Ben Ali Güner'i tanıyorum. Çok mükemmel bir Müslümandı. Bir gün Ulu Camide namaz kılıyordum. Ali Güner düştü bayıldı. Sonra uyandırdılar, hastaneye götürdüler.
M. Sarmış: Parti başkanı iken mi?
Mahmut Apaydın: Evet, il başkanı iken.
M. Sarmış: Bunların dışında partide görev alan isimlerden hatırladığınız kimseler var mı?
Ahmet Apaydın: Var. Ahmet Sade, Mehmet Eski, Mahmut İri, Remzi Küçük, Mehmet Yetkin. Mehmet Yetkin Halil Soran'ın kayınbabasıdır.

M. Sarmış: Parti Urfa'da kurulunca sizin tavrınız ne oldu? Ahmet abi üye olmuş. Siz de üye oldunuz mu? En azından gidip geliyor muydunuz? 
    
Mahmut Apaydın: Yok. Sadece sempati duyuyordum. Diğer sağcı partilere sempati duyduğum gibi.

M. Sarmış: Milli Nizam Partisinin ömrü çok kısa sürüyor. Bir yıl kadar sonra kapatılıyor.
Ahmet Apaydın: O zaman Milliyet Gazetesi Milli Nizam'ın kadrosunu yayınladı. Türkiye'nin en kültürlü, en dindar, en becerikli adaylarını sıralamışlar. 
Mahmut Apaydın: Hepsi, mühendis, doktor, avukat…
Ahmet Apaydın: Tabii Milliyet'in Hürriyet'in tutumu belli. Önce methettiler o kadrodaki isimleri. Ne zamanki parti yürümeye, ülke çapında ses getirmeye başladı; o zaman aleyhine döndüler ve o isimler hakkında yalan yanlış yayınlar yaptılar, iftiralarda bulundular. Derken Cumhuriyet Başsavcılığı, dava açtı. Malum laikliğe aykırı çalışmalar dolayısıyla. Anayasa Mahkemesi de partiyi kapattı. 1971'de… Ömrü bir yıl kadar sürdü.
M. Sarmış: Bir yıl sonra Necmettin Erbakan bu sefer Milli Selamet Partisini kurdu. Urfa il başkanı kim oldu?
Ahmet Apaydın: Kemal Kayacan.
M. Sarmış: Başka kimler var?
Ahmet Apaydın: Remzi Küçük, Abdurrahman İnce, Mehmet Ali Olgun, Hal Pazarında toptancılık yapan Şükrü Dedecan…
Mahmut Apaydın: Bir de Kasap Hasan emmi vardı, soyadı aklımda değil.
Ahmet Apaydın: Soyadlarının çoğunu unuttuk.
M. Sarmış: Sizin bu yeni parti ile ilişkiniz nasıl?
Mahmut Apaydın: Milli Selamet kurulunca gidip gelmeye başladım. Sonra, benim geçmişimi biliyor olacaklar ki beni partinin gençlik kolları başkanı yaptılar. Çok güzel çalışmalarım oldu.
M. Sarmış: Mesela…
Mahmut Apaydın: Bir gece Urfa'daki berberlerin tamamını topladım. Davet için bir mektup yazdım; matbaada, bir mektup kâğıdının dörtte biri ebadında bastırdım. "Muhterem", boşluk, "kardeşim". Filan tarihte filan yerde sohbet toplantımız olacaktır. Davetlisiniz. Bu elinizdeki kâğıt numaratörlüdür. Toplantı sonunda bu numaraya göre kura ile sizlere kitap hediye edilecektir. Bir gece önce partide üç kişi varken; ertesi gece bu mektuptan dolayı 150-200 kişi gelmişti.

M. Sarmış: Niçin başka mesleklerden olanlar değil de berberler?
Mahmut Apaydın: Berber dükkânları diğerleri gibi değildir. Çok işlektir. Geleni gideni çoktur. Bir patron vardır, bir kalfa vardır, bir tıraş olan vardır, sıra bekleyenler vardır. En azından dört beş kişi vardır. Müşteriler de sürekli değişir. Derdimizi, davamızı, mesajımızı daha çok kişiye ulaştırmaları mümkündür. Bakkal olsa bir kişi…

M. Sarmış. Müthiş bir düşünce.
Mahmut Apaydın: O zaman da Abdülkadir Öncel milletvekili adayımız. Partiye gelip de o kalabalığı görünce, herhalde Ankara'dan bir yetkili gelmiş, benim haberim yok diye düşünüyor. Ben de o sırada ezan okunduğu için yatsıyı kılıyorum. "Yok ya!" demişler, "Bu yukarıda gördüklerinin hepsi berber." "Nasıl berber, niçin?" deyince, benden için "Hepsini Mahmut çağırmış." demişler.

M. Sarmış: Nasıl geçti toplantınız?
Mahmut Apaydın: Çok iyi geçti. İl başkanı konuştu. Remzi Küçük konuştu. Ben konuştum. Şiir okudum. Ondan sonra parti her gece kalabalık olmaya başladı. Oturacak yer kalmazdı. Ertesi gece bakkalların hepsini çağırdım. Sonra terzileri, mağazacıları, sonra diğer meslek sahiplerini çağırmaya devam ettim. Ama her gece tek tip esnaf.

M. Sarmış: Hangi yıllarda oluyor bütün bunlar?
Mahmut Apaydın: Partinin yeni kurulduğu yıllar… 72-72 arası… Sonra esnaf bitince, bu sefer "sütlü sohbet" toplantılarına başladık. Misafirlere dağıtmak üzere süt aldık. O zaman şimdiki gibi paket süt yok, kiloyla alıp kaynatıyoruz.
M. Sarmış: O toplantılara kimleri çağırıyorsunuz?
Mahmut Apaydın: Herkesi çağırıyoruz. Gençlik kollarında 15 tane genç var. Çoğunun da motosikleti var. Dolaşıp davet ediyorlar.
M. Sarmış: Hep esnafı mı çağırıyorsunuz? Memurlar, işçiler yok mu?
Mahmut Apaydın: Var, ama az. Memur oldukları için çekiniyorlar.
M. Sarmış: Peki, gelenlerin tavrı ne oluyordu?
Mahmut Apaydın: Çoğu sempati duyuyordu. Allah'a şükür, bir gece evimize 60 tane öğretmeni davet ettim. Mevsim yaz olduğu için damda oturduk. Evimiz o sırada Bidik Meydanı'nda. Damımız çok büyük.
M. Sarmış: İsimlerini hatırladıklarınız var mı?
Mahmut Apaydın: Halil Çelik var, Ali Kazaz var, Mehmet Ural var… Diğerleri aklımda değil. Bizim camianın hepsi var. Hesap edin, dört kova meşrubat bitti. Koca bir kova vişne şurubu, "biyanbalı" (meyan şerbeti), ayran, su… Ondan sonra azar azar davet etmeye başladım. İftihar ediyorum. Allah'a çok şükür! Urfa'da dört defa kazanmamızın sebebi yüzde elli benim çalışmam neticesinde olmuştur; yüzde elli de bütün Urfa'nın çalışması neticesinde olmuştur. Çok güzel çalışmalarımız oldu. Ha o arada bir kütüphane de kurdum.

M. Sarmış: Nerede?
Mahmut Apaydın: Partinin içinde bir odada. Adını "Şair Nabi Kütüphanesi" koydum. Bu adı bir levhaya yazıp kapının üzerine astım. İstanbul kitapevlerine mektup yazıp gönderdim. Onu da matbaada bastırdım. Dedim ki "Urfa'da bir kütüphane kurduk. Adını Şair Nabi koyduk. Halkın istifadesine sunduk. Bu yazıyı da size, bize kitap gönderesiniz diye yazdık. Gönderene de göndermeyene de teşekkür ederiz." Bir sürü kitap geldi. Herkes istifade etmeye başladı. Partinin kapanması söz konusu olunca o kitapların hepsini beşli onlu paketler halinde cezaevlerine gönderdim. Devlet yetkilileri almasın diye hiçbirini bırakmadım. Yine partinin televizyonu da benim adımaydı ki, kapanma durumunda devlet almasın. Allah'a çok şükür.