Anadolu'da insanların toplu olarak yaşamaya başlamasıyla birlikte, devletler kurulmaya başlamış ve farklı medeniyetler birbiri ardından ortaya çıkmaya başlamıştır.

Asırlarca devam eden bu devletler zinciri, Anadolu'nun yeryüzünün medeniyet beşiği olmasına sebep olmuş, Cumhuriyetle birlikte Birinci Türk Coğrafya Kongresinden sonra Türkiye'nin Asya kıtasında kalan kısmının tümü aynı coğrafî terime dahil edilmiştir. Günümüzde yaygın olarak Türkiye'nin Asya kıtasında kalan topraklarının adı olarak kullanılmaktadır.

Evet, Anadolu'da birçok medeniyet kuruldu. Farklı dil, din ve mezhebe sahip topluluklara ev sahipliği yapmıştır ve yapıyor. Genelde Anadolu'da, özelde Urfa'da büyük bir medeniyet tecrübesini yaşıyoruz.

Son dört yıl içinde peygamberler şehri Şanlıurfa, değişik ırktaki insanları misafir ediyor. Suriye'deki rejim güçlerinin halkına acımasızca saldırıları nedeni ile Suriye halkı komşu ülkelere sığındı. Bu sığınmacıların büyük bir bölümü Urfa'da. Suriyelilerle sosyal mekanları paylaşıyoruz, sokakta, markette, toplu taşımalarda ve değişik yerlerde karşılaşıyoruz. Bu bizim için yeni bir evre değil. Suriye, Osmanlı imparatorluğunun toprakları içindeydi. Türkiye'nin Suriye ile kültürel benzerliği vardır. Sadece bir örnek: Halep, Hamidiye kapalı çarşısı ile Urfa kapalı çarşısı benzerlikte bir elmanın iki parçası gibidir.

Emperyalist sistemler ve yerli iş birlikçileri tarafından, akıllara durgunluk veren bir şekilde masa başında sınırlar çizildi. Sınırlar çizildikten sonra, ipleri emperyalistlerin elinde olan kukla yöneticiler görevlendirildi. Bu görevli kuklalar, halkı kitle iletişim araçları ve eğitimle yozlaştırdılar. Bu eğitimle ve kitle iletişim araçları ile halkın bir kısmını istedikleri kıvama getirdiler. Bu eğitim kapsamında, anlayışlarına uymayanı terorize ettiler.

Suriye'de eğitim veren okullarda Osmanlılar; 402 yıl boyunca Suriye'yi sömürenler olarak tanıtıldılar. Anadolu insanlarına düşman gözü ile bakıldı. Biz de onlardan farklı bir eğitim aldığımızı söyleyemeyiz. Eğitildiğimiz okullarda şu tarih bilgisi verildi: Dünya Savaşında Araplar, Osmanlı İmparatorluğu'nu arkadan vurdu'. Bu, 'Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur' söyleminin Araplara bakan yüzüdür…

Biz bir mezarı ikiye bölünüp bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı Suriye'de kalan ümmetin çocuklarıyız. Suni sınırlar, kukla liderler geçmişte bizi birbirimize karşı ötekileştirmişti. Bu karanlık ve yalan dolu geçmişimizle hesaplaşmanın zamanı geldi. Bir Anadolu medeniyeti kurmanın küçük yansıması Urfa'da pratize ediliyor.

Türkü, Kürdü, Arap'ı ve diğer azınlıklar birlikte yaşıyor. Urfa'nın çarşısında Arapça Kürtçe yazılı reklam panoları var. Bu yazılar, farklı dillerin konuşulması, toplu alanlarda medeni bir şekilde birlikte yaşamamız, geçmişi anımsatan yeni ve ümit veren bir medeniyetin aşamasına geçildiğini bize gösteriyor. Bu farklılıkların bir arada yaşamaları Osmanlının irfan damarına borçlu. Bu irfanın yeniden hayattaki rolünü alması için etkinlikler, programlar düzenlemeliyiz.

Farklılıklarımız bir çatışma nedeni olmamalı, bir zenginlik olarak görülmelidir. Bizden farklı olanın sadece ahlaki değerlerine bakmalıyız. Kendine özgü esaslı bir toplum, hukuk ve siyaset tecrübesi üretmiştir: Osmanlı medeniyet tecrübesini açıklayan kilit kavramlar, adalet, merhamet ve vicdan kavramlarıdır.

Bizim de bu medeniyet deneyimini yaşatmak hususunda kararlı ve tavizsiz olmamız gerekir. Bu birlikteliği kuvvetlendirecek harcın değerlerini yüceltmek ve bunları her platformda dillendirmek ve bu alandaki gayretleri önemsemek icap eder. Bize düşen Urfa'yı, sınırları aşan bir medeniyet şehrini, çağımız Medine'sini inşa etmektir.