Kendi memleketinde bir fikir ve sanat adamını tanıtmak, eserlerinden yola çıkarak birşeyler anlatabilmek, genç kuşağa yazdığı kitaplar hakkında bilgi verebilmek adına uğraşmak...
Hakkında yazılan elliyi aşkın kitap,..

Onlarca dergi ya adına çıkmış ya özel bölüm hazırlayarak, okurlarına tanıtımını yapmış.
Bir çok üniversitede ismine tez hazırlanmış, lisans ya da yüksek lisans. Kimi zaman bu tezler kitaplaşmış.

Yaşarken 58 kitabını yayınlamış, vefatından sonra Hatıralar'ı iki ciltte toplanmış.

Diriliş Dergisi'ni 235, Diriliş Gazetesi'ni 161 Sayı çıkarmış.
İslâm Coğrayası'nı her yönüyle kendine gençlik yıllarında dert edinmiş.

Batı'yla hesaplaşmasını kendisi yaşarken vermiş, vefatı sonrası eserleriyle vermekte.

"Doğunun Yedinci Oğlu" bilinir.
Kibirden, enaniyetten uzak, kendi halinde sade yaşayan bir isim.

Hayatta iken, vefatı kadar kitle iletişim araçlarında ele alınmamış.

"Diriliş' adını koyduğu fikre ömrünü adamış.

Dergiler çıkarmış, gazetelerde yazmış.

Edebiyatın birçok alanında eser ortaya koymuş. Piyes, hikâye, deneme olmak üzere birçok esere imza atmış.

Gerektiğinde ekonomist gözüyle Diriliş Fikriyatına dikkât çekmiş.
Felsefî yazılardan uzak durmamış.

Gerektiğinde medeniyetin tarihine, kültürüne sahip çıkmış.

Diriliş ile inancının gereğini hayatı ve fikirleriyle uzlaştırmış.
Yurtta ve dünyada olup bitene kayıtsız kalmamış, siyasete yön vermiş, eserleriyle.

Edebiyat ve sanat alanıyla kendisini sınırlamamış.

Çoğu camiâda şair tanıtılarak fikir cephesi gizlenmiş.

Şiir tekniğiyle ikinci yeninin ortaya çıkışına zemin oluşturmuş şairliği, kimselerce gizlenmiş, adeta.

İslâm ve Batı Şiirinden tercümeler yapmayı ihmâl etmeyip, kitaplaştırmış.

Fikir alanında Diriliş'in merkezinde İslâm Âlemini ve Medeniyeti ele almış.

Bu çok yönlü fikir ve sanat adamı, fikirlerini ve sanatını Diriliş gayesine göre kurduğu partinin hizmetine seferber eylemiş.

Dergisi, kitapları, gazetesi, yayınevi, konuşmaları, sohbetleri, sanatı, partisi "Diriliş" ismini taşıyor.

Memleketinden uzakta, medeniyetinin başkenti bildiği İstanbul'da Diriliş'i anlatmaya koyulmuş, adeta tek başına.

Evlenmedi, çoluk-çocuğa karışmadı.

Hiç kimseden maddî destek kabul etmedi.

İşsiz kaldı, parasız kaldı.

Mevkiî-makam peşinde koşmadı.

İsteseydi, rahat bir yaşam sürerdi.

Kitleleri Diriliş peşinden koşmaya davet etti, yazdıklarıyla.

Şiirleri kalabalıklarda okundu, kitleler coştu.

O yalnız başına yaşadı.

Bir zaman Diriliş etrafında kenetlenecek gençliğe "Taha" adını koydu.

Hep Diriliş'in anlaşılacağı zamanı bekledi, usanmadan ve bıkmadan.

Fikirlerini inancına yaslattı, açık açık.

Kendi fikirleri dergisiyle kitaplarıyla belli bir taraftara ulaştı.

Tanınmak istenmedi, doğrusu.

Tanıtılmasının önündeki engeller oldukça çoktu.

Diriliş ile tanınmak istendi.

Magazine prim vermedi.

Diriliş fikriyle ayakta durdu, kimselerle polemiğe girmedi.

Ödülleri maddî destekleri redderek kısmen belgeleru kabul etti.

İmza günleri düzenlemedi, "Bu fuar senin, o fuar benim." gezmedi.

Kitaplarını çok sevdiği öğrencilerine imzaladı, yalnız.

Vefat ederken gazeteler ve televizyonlar malzeme sıkıntısı çekmedi.

Var olduğunu bir daha ispatladı, vefatıyla.

Dergiler, onun ismiyle tiraj yükseltti.

Siyasîler, vefatıyla konuşmalar icrâ etti.

Kim gelirse gelsin, yayınevi'nde, çok nadir evinde kabul etti.

Cumhurbaşkanından bakanlara, milletvekillerine kadar gelen ve kabul gören olursa misafır olarak öğrencileriyle birlikte sohbet havasında muhabbeti eksik olmadı.

Birkaç üniversite doktor unvanını yayınevinde plâket ve belge olarak verdi.

Haberi olmadan kendisine verilen ödüller, oldukça çok.
O dünyada ve medeniyet coğrafyasında her türlü zulme ve zalimlığe sessiz kalmadı.

Ne Cezayir ne Polonya ne Afganistan ne İrak ne Suriye ne Filistin ne Lübnan...

Nerede mazlum kanı akıtılıyorsa, sömürü varsa karşı koydu, yazdıklarıyla.
O, şimdi Şehzadebaşı Cami Haziresi'nde.

Çok sevdiği şehri Diyarbekir'e, memleketi Ergani'ye hasret içinde vefat etti.

Kendisinin doğduğu eve dair çalışmalarımız oldu, çocukluğunun geçtiği mahalleye ve sokağa işaret ettik.

Babasının kabrini ilk kez gündeme taşıdık.

Adına açılan odanın yetersizliğine işaret ettik.

Vefatıyla coşan basın ve medya, bu gelişmelerden habersiz oldu, ebkem ve asam kesildi.

Konuşan diller lâl, yazan kalemler müre?kepsiz oldu.

Biz, birkaç öğrencisiyle bu fikir ve sanat adamına dair çabamıza devam ediyoruz, gücümüz oranında.

Bu fikir ve sanat adamının adı, SEZAİ KARAKOÇ'tur.

Kendisini rahmetle bir daha anıyoruz, kendisini Diriliş Eri olarak belirten bu ismin yolunda yürümenin ruhumuza verdiği esenlik ve bizim hak etmemiş olmanın verdiği yalnızlık içindeyiz.

Gün doğmadan neler doğar?

Elbette her gecenin saklamasına rağmen gizleyemediği seher vardır ki ismine " Diriliş" diyoruz, kendimizce.

Diriliş Erleri'ne selâm olsun!...