Bir önceki yazımızda evliliğin sağlam temellere oturtulması konusunun önemine değinmiştik. Bugün ise tanışıp konuştuğum bir hanımefendiyle olan sohbetimden ve beni etkileyen hikayesiyle çocuk yaşta yapılan evliliklerle ilgili bir şeyler paylaşmak istedim.

******
Bu kardeşimizin biri 4, diğeri 1.5 yaşlarında 2 evladı var. Kendisi ise henüz 21 yaşında. İlk çocuğunu 16 yaşında, ikincisini ise 19 yaşında kucağına almış. Yani evlendiğinde henüz 15 yaşlarında bir çocuk gelin. Yaşını duyduğumda çok şaşırdım.

******
Kırmama gayretiyle okuluna neden devam etmediğini ve neden bu kadar erken evlendiğini sordum. İlkokulu dördüncü sınıfta terk etmiş. Görücü usulü ile evlendirilmiş. Evliliğini kendi ailesinden bir kaçış, kurtuluş olarak görmüş.

******
Babası ikinci evliliğini yapmış. Biraz sohbet ettikçe aslında pekte mutlu olmadığını birkaç kez evden kaçmaya çalıştığını, boşanma evresine geldiğini ama çocukları için sabrettiğini anlattı. Şiddet, aldatma, eşinin ailesi tarafından yapılan psikolojik baskı da cabası.

******
Konunun özü, hepimizin bildiği üzere bu hikaye ilk ya da karşılaşması zor bir durum değil. Toplumda bu kızımız gibi sayamayacağım kadar çok kadın var. Şöyle ya da böyle yaşıtlarıyla oynamaları ya da okulda olmaları gereken zaman da onlara hiç yakışmayacak bir rolle devam ediyorlar hayatlarına.

******
Bu evliliklerde doğan yetişen çocukların ruh sağlığı konusunda çok büyük kaygılarımız olduğu bir gerçek. Bir domino taşı misali yanlış atılan bir adım diğer yanlışları da ardından getiriyor. Çocuklarımızın (Kız ya da erkek fark etmez) Allah'ın emaneti olduğunu unutmamız gerekiyor.

******
Çocuklarımızın dünyaya gelmesine eğer ki bizler vesile olduysak hayatımızda attığımız adımları onları düşünerek atmalıyız. Karı koca olarak yaşadığımız sıkıntıları, mümkün mertebe onlara yansıtmamalıyız ki, o yavrucaklarda bizlerden kaçmak için daha büyük hatalara yanlışlara düşmesinler.

******
Ve en önemlisi onların anne-babası olmamız, onları bir mal gibi alıp verebilme hakkını bizlere vermez.