Yazının başlığa bakıp tarihten kalma dinozorların hala ilimizde yaşadığını sanmayın. Öyle izlerini araştırmaya da gerek yok. Buralarda onların fosillerine bile ulaşılması mümkün değil. İklim sıcak ve kurak... Orman yok. Suyun ovaya akmasının ömrü daha yeni... Bu dinozorlar suyu çok severler. Hayal ettiğimiz şekliyle görünmüyorlarsa da onların düşünceleri yaptırımları hala aramızda… Onlar ki benzer kıyafetlerle aramızda dolaşırlar.

Bu yaratıklar eskiden insanların ihtiyaçlarını gidermek için kullandığı subaşlarını mesken tutarlarmış. Kimsenin sudan faydalanmasına müsaade etmeyen bu ürkütücü yaratıkları halk dilinde dev, ejderha, canavar denildiği gibi kimileri bunları farklı isimlerle adlandırırlar. Şimdilerde bunlar farklı konumlar da görünürde fizikken insandırlar. Ancak farklı şekillerde ve yerlerde varlıklarını sürdürmek için her türlü entrikalarla kendilerini olmazların olmazı olarak görürler.

Her ne kadar onların yok olduğu söylendilerse de onların huyunu, suyunu alanlar var ki onlar gibi yaşamak çabasındadırlar. Çünkü Urfa'da yaşayan vatandaşlar; 'Urfa neden bu kadar geri kaldı' diye masumane sözlerle birbirlerini sorgulanmasının nedeni bunlardır.

'Bunlar kimdir' diye birbirlerine sordukları gibi cevap verende hazır. Yaşamı boyunca kimlik bulmamış, ancak göğüslerine taktıkları rozetlerle saygınlık görmek isteyenlerdir.

Bunlar her bürokratik toplantıda 'kambersiz düğün olmaz' misali vardırlar. Esas dertleri de Urfa değildir. Kendileri de bilirler ki kimse onları ciddiye almaz, sahte tebessümlerle geçiştirilirler. İşin ilginç yanı siyasiler geldiklerinde, bunlar kanaat önderi diye kendilerini zorla davet ettirirler. Kastımız yok ancak 'yarası olan gocunur.'

Bunlar görünürde seçimle geldikleri söylenseler de temelde entrikalarla gelirler. Nasıl tuhaflıklarla o koltukları kaptıklarını da halk arasında ki söylemlerden kolayca anlaşılmaktadır. Dolaysıyla bunlar seçilmemişler, halkın o tür makamları umursamadıkları için onlar kimilerinin gölgelerine sığınarak o makamları edinirler.

Bunlar kendi evini evirip çeviremezler. Ellerini bir iş attıkları zaman yüzlerine gözlerine bulaştırırlar. İki keçi verirsen birisini çaldırır, diğerini keser yerler. Akşam bir başka düşünürler, yatakta yeni düşüncelerle karanlık ufuklara dalırlar. Sabahleyin her şeyi unutmuş yeni karmaşık şeylerle dolu bir halde sokağa adım atarlar.

Bu insanların başarılı olduğu söylenemez. Ama her dönemde insanları yönetmek adına gizli köşelerde akıl hocalığı yaparlar. Lakin kulislerine bakın onların insanlığından utanırsınız. Yaptığı iftiralar, yalakalık, yaranma ortalığı velveleye verme hasılı kelam ne ararsanız onlarda var. Hizmet anlayışı ile yola çıkarlar. Verdiği sözleri unuturlar. Merakları güç bulması, erk sahibi olup daha çok ihale kapma yarışıdır. Bu şekilde saygınlık kazandıklarını sanıyorlar. Öyle yağma yok!

Kimisi görünürde paraya pula bakmadığını söylese de hepsi büyük servetler edinmişlerdir. Servet edinme, koltuk merakı, hele 'başkan' söylenmesinden büyük haz duyarlar. Boş zamanlarını makamlarında geçirir orayı bir büro, bir ofis gibi kullanarak dostlarını davet eder, bol keseden harcarlar.

Dinozorları belgesel programlarında izliyoruz. Bular etçildirler. Aynı insanlar gibi iki ayaküstüne yürürler. Evrim geçirdikleri söylenir. Zooloji ilminin belge ve bilgileriyle yeterince tanımasak da günümüzün dinozorlarına benzer yanları çok. Egoları acayiptir.

Benlik ruhlarına işlemiş, herkesin onlar gibi düşünmesini isterler. Başka düşünceye, farklı dillere, kültürlere tahammülsüzdürler. 'Bunlar da nerden çıktı' demeden edemezler. Her şeyden en kötüsü hasetlik onların benliğini bitirmiştir.

Hayır-hesanat, iyilik, sevap nedir bilmezler. Sadece işlerinin düştüğü yerlerle diyalog kurarlar. Göstermelik her şeye 'evet' derler. Her dönemin adamıdırlar. Okumak nedir bilmezler, tv kanallarından duyduklarını papağan gibi tekrarlarlar.

Ezberlediği birkaç kelimeyi kameraların karşısında sıralarlar. Sonra dönüp 'nasıl iyi konuştu mu?' Deyip teyit alırlar. Bunlar her zaman bir yaranma içindedirler. İşte onun içindir ki Urfa hep geri kalıyor.

İşte onun içindir ki Urfa'da hep işler savsaklanıyor. İşte onun içindir ki biz hep Urfa'ya sahip ararız. İşte onun içindir ki Urfa'da bir teslimiyet ruhu var. Direnmenin yaşam olduğunu bilmeyenlerin elinde kaldığımız için vay halimize…

Barış nedir bilmezler. Yukarılardan bir emir alsalar birden barış fedaisi kesilirler. Oysa barış hem dinimizin gereği, hem toplumsal yaşamın mecburiyeti ve hem de insanlığın erdemidir. Ne mutlu barışı savunan ve ona sahip çıkanlara...