Vuslat hep bahâra kaldı
Keke! Kaçıncı Aralık?
Sevincimi benden aldı
Senden uzak bu ayrılık

Sildin ismimin İ'sini
Karaladın gerisini
Gûyâ kardeşlik hîssini
Başkasında buldun yazık!

Meğer ben cidden ölmüşüm
Musallâda görülmüşüm
Toprağa da gömülmüşüm
Ondanmış dünyam karanlık

İşkenceyle geçer günler
Âmân vermez Zebânî'ler
Kardeş bildiğim haniler?
Gel-gör; çürütür yalnızlık

Koyduğun gün beni kabre
Azâp büyüttün içimde
Dört mevsim, bir yıl içinde
Say: Kaç mevsim küs yaşadık?

Beni emziren o ana
Haksızlık mı yaptı sana?
Âhlar çektirdin babana
Boşa bu kîn, bu düşmanlık?

Yürüdüğün yollar izsiz
Oturduğun mesken bizsiz
Biz âilen değil miyiz?
Niçin uzaklardan baktık?

Hatırlar mısın? Küçüktük
Kafamızdan sular döktük
Ağlayarak boyun büktük
Tam bir hafta konuşmadık

Dedik: Yok, olmuyor böyle
Günler geçmiyor kavgayla
Sen Mehtap'la, ben ablayla
Hesâplaştık, kucaklaştık

İki ablan, ben ve keke
Dört gurbet evi, dört köşe
Hiç büyümeseydik keşke
Mes'ût günler mâzî artık

"Gün, ây, yıl" derken, yaşlandık
Bugün yine seni andık
Dedik: Açılır mı sandık?
Yok, öylece bakakaldık 

Kucakladı Karadağ'lar
Kürşat'ın oğlu oldu yâr
Seni bizden kopardılar
Git! Âllâh'a ısmarladık!

"Bugün hicrân günüdür" de
"Görüşme günü mahşerde"
Demek orada bir yerde
Görüşeceğiz. Anlaştık!

Dünya yuvarlak değil, düz
İş işten geçmedi henüz
Bir gece yâhût bir gündüz
Sar beni, kollarım açık

EBEDÎ der: Var tesellim;
Oğlum ve vefâlı eşim
Gece-gündüz bekleyenim
Şükür! Ya hiç doğmasaydık?
(21.12.2021)