Rusya'nın dağılmasından sonra birçok NATO ülkesi bundan sonra asıl düşmanlarının Müslümanlar olduğunu açıkça ifade ettiler. Böylesine bir tehlikeyi birçokları görmezlikten geldi. Sanki bir dil sürçmesi imiş gibi işin asliyesine ve derinliğine bakmadan birçokları kulak ardı etti.

Dünyanın en büyük yalancılarından olan eski ABD Başkanı George Bush ile İngiltere eski başbakanı Tony Blair'in Irak hakkında söylediklerini hatırlayın. Bu yalancılar: "Irak'ta kimyasal silah var, onun için Irak'a giriyoruz" demişlerdi.

İngiliz'i mel'un dünya siyasetinin baş aktörüdür. İslam Âlemi ile ilgili bütün melanetler, Lordlar kamarasında şekillenir. ABD ise O'nun adeta emrinde olan bir asker gibidir.

İngiltere ve ABD yukarıda arz ettiğim gerekçe ile birlikte Irak'a girdiler. Askerleri ise Türkiye'den geçti. Birkaç kendini bilmez insanımız bu askerlere menfaat karşılığında yer vermek için talepte bulundu.

Viranşehirli bazı köylüler ABD ve İngiliz askerlerini yoldan geçerken taşladılar ve mahkemelik oldular. Onları bütün ruhu canımla tebrik ediyorum.

Bu vahşiler Irak'a girdikten sonra bir milyondan fazla silahsız Müslümanı öldürdüler. Onlara karşı savaşan bir ordu yok gibiydi. Canice hareket ettiler. Birçok namuslu kadınları kirlettiler. Irak'ın altını üstüne getiren bu vahşiler, her türlü zenginliğe el koydular. Birçok kıymetli eşyaları çalarak hırsızlık yaptılar.

Irak'ı darmadağın ettikten sonra bu vahşiler Irak'ta kimyasal silah bulamadıklarını bütün dünyaya ilan ettiler. Ve Saddam idam edildi.

O zaman aklı başında bazı insanlar şunu düşündü. Madem Irak'ta kimyasal silah yoktu, beş bin kadar Kürdü öldüren kimyasal silahları kim kullandı. Arş-ı Ala'ya kadar sesimi yükselterek bağırmak istiyorum. Ey Zalimler! Madem Irak'ta kimyasal silah yoktu, sizin gibi vahşilerden başka bu Kürtlerin katliamını kim yapabilir? Çünkü sizde zerre kadar insaniyet ve merhamet asla yoktur.

Şunu hiç bir zaman unutmayalım vahşiler her türlü pisliği yapar ve bunun alt yapısını da hazırlar, suçu da başkasına atar.

Bilahare İngiltere Başbakanı Tony Blair bir milyondan fazla suçsuz, masum Müslümanı ABD ile birlikte öldürdükten sonra özür diledi. Ne büyük bir ahlak ve ne büyük bir insanlık değil mi?

O zaman ABD ve İngiltere'nin Irak'ta yaptığı katliamları şimdiki gibi medya mensupları canlı yayın yaparak veremiyordu. İmkânlar son derece sınırlı idi. ABD ve İngiliz'in müsaade ettiği kadar haber yapılıyordu.

Afganistan'da ABD'nin yine yüz binlerce Müslümanı katletmesi dünyada pek yankı uyandırmadı. Rambo filmleri ile sanki ABD Afganistan'ı kurtarmaya gidiyormuş gibi propagandalar yaparak bütün melanetleri örtbas ettiler.

Şimdi ise Filistin'de yaşanan vahşet bütün dünyanın gözleri önüne serildi. Sakın zannetmeyelim ki İsrail tek başına bu vahşi cinayetleri işliyor. Bu işin ana merkezinde yine İngiltere ve ABD var. Bazı batılı ülkeler de bunlara kuyruk oluyor.

ABD Filistin'de savunmasız Müslümanları öldürmek için İsrail'e her türlü silahı ve maddi desteği verdi. Siyaseten de bütün dünyaya rağmen Filistin'in aleyhinde hareket etti.

ABD ve İngiliz yandaşları asla bizim müttefikimiz değildir. Bunlar amansız düşmanlardır. Bu düşmanlara karşı aklı selimle tedbirler almalıyız. İlk İş olarak atacağımız adımlarla, ABD'nin ülkemizdeki üs ve tesislerini mutlaka işlevsiz hale getirmeliyiz.

Bunların anladığı tek dil güçtür. Güçlerini kırarsanız siyasetleri de kırılgan hale gelir.

Haydi kalın sağlıcakla..