Vefat eden nasıl uçmağa varır?
Ölen biri nasıl yürür, Hakk'a?
Her ölenin ardından " Mekânı Cennet olsun." deriz.
"Cehennem olsun." demeyiz, çirkin kaçar.
Ölen nasıl ışıklarda uyur?
Bilemeyiz.
Alkış mı çalarsınız, dans mı?
O, sizin tercihiniz, karışmayız.
Takım elbisesini giydiren var, merhume ya da merhuma.
Kuaför çağırana da rastlanıyormuş.
***
Biz ölürsek ve siz yaşıyorsanız, bunu unutmayın.
Kişinin ölümü sonrası devasa gazete ilanları verenler, ne mesaj verir, ölene?
Bir ara deniz manzaralı kabirlerin reklâmlı vardı.
Yüksekçe bir tepede.
***
Ölenler ardından verilen taziye yemekleri.
Hayvan kesimleri ve çadırlarda binlerce davetli.
Rahmetli yeterli gıdasını alsaydı, hastalanmazdı.
Kesime giden üç - dört hayvan geçimini sağlardı.
Ne derecede mübarek adam olduğu, öve öve bitirilmez, kel ölünce sırma saçlı olur, kör ölünce gözler badem.
Kaderinde ölüm mukadderse yoksul gitmezdi.
İki yüzlülük, zama ayak uydurdu.
İki değil beş maske az geldi.
****
Komşuları ne güne durur, yemek hazırlama onların işiydi.
Mevlidi, kırkı, elli ikinci günü...
İlk vefatının yılı.
Bunları gönüllü yapan var yapamayan var.
Zenginler yapmayınca komplekse girer, ayıb imiş.
****
Biz, ölürsek sadece dua ediniz, Sevgili Okur!..
Doğdu, yaşadı ve gitti.
Haksızlığımız varsa affetmeyin.
Hayrımız varsa unutmayın.
Selamızı minareden okuyun.
Belki rahmetle anan çıkar, mezarlığa kadar gelen olur.
Bu bir temenni.
Temennisi güzel olanlara selam olsun...