Osmanlı zamanında Bilad-ı Şam olarak anılan bölge Suriye, üç kıtanın buluştuğu yer anlamında kullanılırken, 20.yy'ın başında bugünkü Suriye, Lübnan, Ürdün, Filistin ve İsrail'i içine alan geniş bölgeyi tanımlıyordu.

1514-1918 yılları arasında 408 yıl süren Osmanlı hâkimiyetinden sonra Sykes-Pico antlaşması gereği bölge, önce İngiltere ardından Temmuz 1920'de Fransa'ya devredildi. Fransa, Şerif Hüseyin'in oğlu Faysal'ı, Maysalun Meydan Savaşı'nda yenip, komutanı Yusuf El Azma'yı da öldürerek onu Şam'dan çıkardı.

1925 yılında Fransa'ya karşı başlayan, iki yıl süren Büyük Suriye İsyanı köylerin bile mahalle mahalle yıkılması ve insanların sürgün edilmeleriyle hem Fransa'ya hem de Suriye'ye ağır maliyetlere sebep olmuştur.

Bundan sonraki 25 yıl boyunca Fransa, Suriye'yi Kürt ve Arap aşiretleri, Nusayri ve Sünnileri, Türkmen ve Arapları; böl, parçala, kavga ettir ve azınlıkları öne çıkararak yönetmiştir. Suriye, özgürlük, adalet ve demokrasi için gelen Fransa işgalinde tıpkı bugünkü gibi fiilen ve resmen en az beş parçaya bölünmüştü. Kuzeybatıda Şam'dan Lazikye'ye Alevi Devleti, Halep merkezde Sünni Devleti, Lazkiye Nusayrileri, Lübnan ve güneybatıda, bugün DAEŞ, ABD ve Rusya'nın aynı anda bulunduğu Dürzi bölgelerine ayırarak yönetmiştir.

1945 yılında göreceli olsa bağımsızlığını kazanan Suriye, Ortadoğu'daki ilk askeri darbe CIA eliyle yaptırılmıştır. 1956 yılında Rusya ile başlayan askeri ilişkiler, 2015 yılında Akdeniz sahillerinin deniz, hava ve kara üsleriyle 49 yıllığına ve gizli maddeleriyle Suriye'nin sadece limanlarını kullanma hakkını almamış aynı zamanda Akdeniz dâhil yer altı ve yer üstü kaynaklarını çıkarma ve işletme hakkını da almıştır. Örneğin, 2013 yılında Rus enerji şirketi Neftgaz, Banyas ve Tartus arasındaki karasularda arama ve sondaj çalışmalarını kapsayan 25 yıllık sondaj hakkını da almıştır. Mart 2021'de ise Rus firmaları (Capital Limited ve East Med Amrit) Suriye karasularında sismik faaliyetlere başlamak üzere anlaşmıştır.

1998 yılında PKK liderinin Şam'dan çıkarılmasından sonra düzelen Türkiye-Suriye siyasi ilişkileri, 2004-2007 yılları arasında yıllık ortalama 1.740.000 $ olan ticaret hacmiyle bir yıl sonra %40 artışla 2,5 milyar dolara, ağırlıklı olarak Türkiye lehine artmıştır.

Bu dönemde sermayesi 50.000 $'dan fazla 3000 Türk firması, Suriye'de faaliyet gösterirken yaklaşık 1 milyar dolarlık iş hacmini aşmıştır. Gaziantep sanayisinin birer şubesi Suriye'de kurulmuştur. Türkiye ve Suriye arasında 2009 Eylül ayında yapılan anlaşmalarda tek kalemde 50 anlaşma imzalandı. İki ülke arasında vizeler kaldırılınca, Suriye'ye giden Türk sayısı %127 artı ve ben dâhil, Nisan 2010'da, 1.664.209 kişiye ulaşmıştı. Şam'da Cuma namazı kıldıktan sonra ikindi namazını Halep Hz. Zekeriya camiinde kılmış ve akşam namazında Azez üzerinden Türkiye'ye dönmüştük. Yatsı namazında Mercidabık ovasını izliyorduk. Bir zamanlar tarihin en önemli savaşı burada olmuştu (1517). İki ülke arasında AB'ye nazire yapılırcasına "Onların Şengeni varsa bizim de Şamgenimiz" var diyorduk.

Bu dönemde Devlet Başkanı Beşar Esad, yardımcılığına Hasan Türkmani'yi de atayarak Türkiye'yle ilişkilere ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Ortak hükümet toplantıları Şam'da yapılırken, Şam ve Ankara arasında, İstanbul-Hicaz Demiryolu'nun açılışından sonraki ikinci bayram, 101 yıl sonra tekrar yaşanmıştı.

Şam borsası, 40 yıldan sonra 2009 yılında açılmış ve 2001 yılında Esed ailesiyle bağlantılı dört özel banka kurulmuştur. Yıllık ortalama 4 milyar dolar petrol ağırlıklı ihracat ve 8 milyar dolarlık sanayi ağırlıklı ithalat yapılmıştır. Turizmden de yıllık ortalama 5 milyon turistle 2 milyar doları aşan gelir elde eden Suriye'de kişi başı gelir ise 3.000 dolar civarındaydı.
2010 yılında ortalama %10'dan fazla işsizlik oranı ve %7 civarındaki enflasyonla, Osmanlıdan sonra Suriye tarihinde ilk kez ciddi bir canlanma yaşanmıştır. Ancak bu süreci bıçak gibi kesen olaylar, 11 Mart 2011 yılında BOP kapsamında kurgulanan Arap Baharı(?) ile Dera'da başlamıştır. Göz doktoru Beşar Esad, Suriye'nin gözlerini dünyaya açmaya çalışırken, ABD-İsrail kontrolündeki Suriye Galdyo'su olan Meclisi Milli ise Beşşar'ı dahi saf edecek bir savaşa hazırlanıyordu.

Esed'ın teyzesinin oğlu Der'a istihbarat başkanı olan Atıf Necip ve Baas Partisi mensubu olan Vali, 6 Mart'ta Der'a'da ilk ayaklanma başlayınca, Vali'den, tutuklanan ve işkence gören çocukların serbest bırakılmasını isteyen, arkasında binlerce kişi olan Ulu Cami İmamı'nın sarığı, bizzat Vali tarafından başından yere atılmış ve İmam'a hakaret edilmişti. Bunun üzerinde halk, kontrolden çıkmış ve Baas, Valilik ve Muhaberat merkezi basılmıştır. Böylece Suriye derin devleti (Meclisi Milli) dişlerini göstermiş ve Arap baharını kurgulayan ve halkı kesen aynı el, 1971'den sonra üçüncü kez devreye girmiştir.

Suriye'de 2011 yılı Mart ayında Dera'da başlayan basit bir hürriyet isteğinin faciaya dönüştürülmesi, Mısır ve Türkiye'de askeri darbeler, Yemen, Libya, Afganistan ve Irak'ın yıkılması ve Ukrayna savaşı da göstermektedir ki; 21.yy dünya düzeninin başlangıç noktası Suriye olmuştur.

12 yıldan sonra yaklaşık 700 milyar dolarlık bir yıkıma uğrayan Suriye'de, bugün bir memurun ortalama maaşı 20 dolar civarındadır. Şam'da kıtlık boyutunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bugün, Suriye'de 22 milyon nüfusun yarısı mülteci ve büyük şehirler olan Halep, Hama, Rakka yıkılmış durumda ve tıpkı Fransa işgal dönemindeki gibi an az beş parçalı bir Suriye var.

Suriye'nin kuzeyine Türkiye, Akdeniz sahillerine Rusya, Halep-Fırat ve Şam kırsalında İran ve Fırat doğusunda ABD kontrolündeki PYD/PKK hâkim olmuştur. Ancak bu sürecin sürdürülmesi imkânsızdır.

Bunu önlemek ve Suriye'yi toparlamak için Türkiye, İran, Rusya ve Suriye arasında Moskova görüşmeleri devam etmekteyse de, İsrail ve ABD-PYD buna karşı çıkmaktadır. Mayıs ayından sonra 12 yıldan sonra Arap Birliği Suriye'yi tekrar kabul etti ve yardım kapılarını açtı. İran ve Suudi Arabistan'ı barıştıran Çin, Filistin ve Suriye meselesine de el atmıştır. Çünkü Çin'in Kuşak-Yol projesi Ukrayna-Rusya savaşından dolayı kırıma uğramıştır. Ana yol olarak tarihi ipek yol hattı olan Ortadoğu kalmıştır.

Yeni Suriye'nin esas çıkmaz konular şunlar görülmektedir:

1.700'den fazla askeri üsle Suriye'de bulunan yabancı ülkeler, Suriye'den nasıl ve ne zaman (5N) çıkarlar?

2.15 milyona ulaşan mültecilerin onurlu ve güvenli geri dönüşlerinin 5N'si?

3.Suriye'de yeni Anayasa'nın 5N'si?

4.Suriye'deki terör örgütlerinin 5N'si?

5.Suriye'de serbest seçimler olursa Baas rejiminin yerine gelecek siyasi yapının 5N1K'sı?

6.Bütün bunu yapacak kurumun 5N1K'sı?

Kısaca, Çin de sahaya inse Suriye'deki çözüm süreci kısa vadede kolay görülmemektedir. Çünkü Suriye, küçük Ortadoğu'dur. Burayı yöneten dünyayı yönetir. Suriye, üçüncü Büyük Oyun'un merkezi ve Türkiye'nin güney istinat duvarıdır.

Son 23 yılda görüldüğü gibi buraya mutlak özel önem verilmelidir. Yeni Türk dış politikası da bunu göstermektedir.