Yukardaki tabloya bakıldığında Türkiye, İran, Mısır, Irak ve Suriye'de 1950 yılından sonra yaşanan, dışardan kurgulu içten patlamalı olaylar sonucu, bu ülkeler defalarca dizleri üzerine çökertilmiştir. Bu ülkelere sırayla bakalım.
Türkiye: 14 Mayıs 1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle, halkın devlete ve Türkiye'nin de başta Bereketli Hilal ülkeleri olmak üzere İslam Ülkelerine açıldığı görülmektedir. 27 Mayıs 1960 darbesinin başlıca sebepleri şunlardır: Bağdat Paktı'nın kurulması(1955), Suriye, Cezayir, Libya ve Kıbrıs'a el atılması, Osmanlı hanedanına mensup kadınların Türkiye'ye gelmelerine izin verilmesi, Birecik Köprüsü, Keban Barajı, Ezanın Arapça da okunmasına izin verilmesi, mabetsiz şehir Ankara'da Kocatepe camiinin temellerinin atılması, Anadolu halkına devlet kapılarının açılması, başta Bursa ve İstanbul olmak üzere Anadolu'daki tarihi eserlerin onarılması ve en önemlisi Mersin Arslanlı köyü örneğinde görüldüğü gibi halkın sandığa namusu gibi sahip çıkıp, CHP korkusunu atlatması...
Türkiye'nin, kökleri üzerinde on yıl süren bu ihya ve imar sürecinden sonra İngiltere ve ABD tarafından doğrudan desteklenen 38 kişilik askeri bir Cunta, Medya ve CHP tarafından kontrol altına alınmış ve DP'nin ekonomik bağımsızlığını sağlamada önemli adımlar atan Hasan Polatkan, Hariciye de Fatin Rüştü Zorlu ve kendini Osmanlının varisi gibi gören Başbakan Adnan Menderes idam edilerek 600 kişilik DP'nin üst düzeyi siyasetin dışına itilmiştir. Süreç 1965-1980 arasında ABD'ye karşı Rusya'yla birlikte hareket ederek ağır sanayi kurulması çalışmalarına karşılık, sağ-sol çatışması olarak sokaklara yansımıştır.
Bugün Türkiye'nin en önemli projesi olan Fırat ve Dicle sularının enerji ve sulama amaçlı kullanımını hedefleyen 1977 tarihli GAP ve Kıbrıs'ın kontrolünden sonra yaşanmıştır. Bundan bir yıl sonra kurulan Batı destekli PKK'nın ilk saldırdığı yer bugün GAP'ın merkezi olan Şanlıurfa, Hilvan-Siverek bölgesi olmuştur.
Bugün dahi 2 milyon hektarlık arazilerinin yarısı dahi sulanamayan GAP'ın, ilk projesine göre, 1983 yılında bitmesi halinde Suriye ve Irak'ın da Harran ve Musul ovaları sulanacak ve bölgede muhteşem bereketli bir dönem daha yaşanacaktı.
PKK terörünün Türkiye'ye maliyeti 1,5 trilyon dolar civarında olmuştur. Son 10 yılda Batı medyası tarafından canlı yayınlarla desteklenen 3 ay süren Gezi Parkı, 15 gün süren 6-8 Ekim Olayları, 220 gün süren Çukur Savaşı ve darbecilerin ilk kez halk tarafından yenildiği 15 Temmuz Darbesi'nin Türkiye'ye maliyetinin, 500 milyar doları aştığı tahmin edilmektedir. Bunun başlıca sebepleri Çankaya'dan Külliye'ye ruhen de taşınan ikinci cumhuriyet ve Türkiye'nin dünya beşten büyüktür demesi ve bu oyunda artık ben de varım demesinden görülmektedir.
Mısır: Tek harf okuma yazma bilmeyen ve bir er olarak Mısır'a, Hurşid Paşa'nın emri altında gönderilen (1804) inatçı, zeki ve kurnaz Mehmet Ali Paşa'nın, 1815 yılından itibaren Mısır'ı kontrol alması, Mısır'ı günümüze kadar getiren sürecin başlangıç noktasını teşkil etmektedir.
Yunanlıların Mora İsyanının bastırılması ve Navarin limanındaki Osmanlı-Mısır donanmasının Rusya, Fransa ve İngiltere tarafından yakılması, bugün Suudi Arabistan'ının ortaya çıkmasına sebep olan Dıriyye, Vahhabilik ve Kerbela baskınlarından sonra Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki ordularını Kilis, Adana ve Kütahya üzerinden Osmanlı'ya karşı harekete geçirdi.
Bu durum üzerine, "denize düştüğünü söyleyip Rus yılanından yardım istediğini" söyleyen, Sultan II. Mahmud'a yardıma gelen Rus askerlerine karşı İngilizler, Osmanlı ekonomisine çökmüş, Süveyş Kanalı'nın 1869 yılında açılması ve İngilizlerce kontrolünden sonra Mısır'ın boğazı olan Kanal'ın geri alınması ancak 87 yıl sonra mümkün olmuştur.
İsrail'le yapılan 1967 ve 73 savaşlarında ağır mağlubiyet alan Mısır'ın, Enver Sedat'ın öldürülmesiyle iktidara gelen ve 30 yıl liderliğini yapan Hüsnü Mübarek'in devrilmesinden sonra, 2012 yılında Muhammed Mursi ile sandıkta liderini seçmesi bir yıl sürmüş ve Mursi de 2013 yılında Menderes gibi devrilmiş ve hapiste 2019 yılında hapiste ölmüştür. Mısır, on yıldan sonra bugün Türkiye ve Rusya arasında ama Batı'ya da danışarak orta bir yol bulmaya çalışıyor.
İran: İran'ın durumu da Mısır veya Türkiye'den farklı değildir. Ruslar tarafından 1800'lerden itibaren Kafkasya ve Afganistan'dan uzaklaştırılan İran, denizden de İngilizler tarafından kuşatılmış ve özellikle Başbakan Muhammed Musaddık (1951) tarafından petrolün millileştirilmesi üzerine ABD-İngiltere tarafında Ajax Darbesi yapılmıştır.
Ekonomik ve sosyal sebeplerle sokak savaşlarına sürüklenen İran'da, 1979 yılında Fransa'dan gelen Humeyni tarafından yapılan devrimden sonra, Baas Partisi ve Saddam Hüseyin tarafından Irak'ın İran'a saldırtılması üzerine, milyonlarca Müslümanın öldüğü ve ABD'nin iki tarafa silah sattığı 9 yıl İran-Irak savaşı yaşanmıştır. Son 20 yılda ise İran, Şii Hilali uğrunda Yemen, Bağdat ve Şam'da Batı'nın açtığı yolda at koşturmaktadır.
Irak: İngiliz ajanları Gertrude Bell ve manevi oğlu Lawrance'in, bugün Türkiye-Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Karkamış'ta birleşmeleri, cetvellerle sınırları çizilen Irak'ın sakat doğmasının sebebidir. Bell'in mezarı Londra yerine Bağdat'tadır.
Yasak bir ilişkiden doğan Irak'ın ilk Kral'ı, Suriye'den Fransa tarafından kovulan Faysal, İngilizlerden bağımsızlık istediği Londra yoluna bir otel odasında öldü (1933). Oğlu Gazi de 6 yıl iktidarı boyunca İngilizlerin kontrolünden çıkmaya çalışırken o da hiç arabanın olmadığı bir yolda trafik kazasında ölmüştür. Gazi'nin tek oğlu olan ve 4 yaşında Kral olan II. Faysal ise Nuri Said ile birlikte 1958 yılında darbeyle feci şekilde sokakta linç edilmiştir. Faysal bu sürede Osmanlı Hanedanına mensup bir bayanla evlilik hazırlıkları yapıyordu ve yanında son Osmanlı askerlerinden Nuri Said Paşa vardı. Bütün bunların sebebi bağımsızlık isteği ve petrolün millileştirilmesi çabasıdır.
Bu süreçten sonra Irak ve Suriye'de, Yunan asıllı Ortodoks Hıristiyan Mişel Eflak'ın projesi olan Baas Partisi iktidara getirilmiştir. Ancak bu iki kardeş parti düşman olarak yaşamışlardır. Hafız Esad, Eflak'la düşman iken Saddam Hüseyin baba-oğul gibi olmuş ve ona, Ahmet adını da ekleyip bir türbe yapmıştır.
Batı'nın tavsiyesine göre 10 yıllık İran savaşında batan ve 1989 yılından itibaren Kuveyt'i, Basra'ya bağlı bir köy olduğu için fethetmek isteyen Saddam, ABD'nin Bağdat elçisi April Glaspie ve Donald Rumsfeld'in de "olabilir orası zaten sizindi. Araplar arası meseleler bizi ilgilendirmez" dediler.
2 Ağustos 1990 yılında Kuveyt'i birkaç saat içinde yutan Irak ordusu, dört ay sonra ölüm yolunda tuzağa çekilip adeta yok edilmiştir. 13 yıl boyunca baskı altında tutulan Irak, 2003 yılı Nisan ayında ABD tarafından işgal edilmiş ve talan edilmiştir.
Şii, Sünni ve Kürtler arasında üçe bölünen Irak, terör ve Heşti Şeabi örgütleri tarafından bugün nerdeyse devlet vasfını kaybetmek üzeredir. PYD'den DSG'yi çıkaran Bred McGurk tarafından yapılan Irak anayasasına göre son 20 yıldır Irak, neredeyse kurumsal yapısını kaybetmiştir.
1970 yılından itibaren bu iki ülkede ipleri eline alan Baas Rejimi, Suriye ve Irak'ın yıkılmasının sebebidir. İttihat ve Terakki Fırkası döneminde (1908-1918) Osmanlının kontrolünde Rıcali Gayb'ın elinde olduğu gibi Suriye'nin kontrolü de Meclisi Milli denilen yapının elindedir. Bu yapılar bugün de aktiftir. Ve Suriye'nin normalleşmesinin önündeki en büyük engeldir.
Şam Sayednaya hapishanesinde 2003 yılında DAİŞ kurulup, ABD için Irak'a gönderildikten sonra Musul'daki 60 000 kişilik bir ordunun silahları 200 kişilik DAİŞ'e teslim edilmiş ve DAİŞ, Musul'u Nuri Camii'den başlayarak temellerine kadar yıkmıştır.
Bugün Suriye'de en az 700 yabancı askeri üs bulunurken Irak'ta da en az 9 üs bulunmaktadır. Suriye, fiilen beş, Irak ise üç parçaya bölünmüş durumdadır.
Son bir haftada Ortadoğu'da Meydana Gelen Olaylar
1. Karabağ'da Ermeni terör örgütleri karşı Azerbaycan operasyon başlattı
2. Ankara'da terör saldırısı oldu: Türkiye, Irak ve Suriye'deki PKK kamplarına saldırıyor
3. Suriye Humus askeri mezuniyet törenine saldırı: Esed rejimi karşı saldırıya başladı
4. Hamas İsrail'e saldırdı: İsrail ve Batı, Filistin'e karşı saldırı görülmemiş bir başlattı
Kısaca, bugün Ortadoğu'nun çekirdeği olan Türkiye, İran ve Mısır üçgenindeki, Bereketli Hilal dağınık durumdadır. Bu ülkeler aralarına Suriye ve Irak'ı da alarak AB örneğinde kurumsal bir üst kurmalıdır. Bu üst yapı olmadığı için, Irak ve Suriye halkı, yaşlanan Avrupa nüfusuna yedek parça olarak kullanılmakta ve kaynakları terör örgütleri üzerinden Batı'ya akmaktadır. İsrail'in İran'a nükleer silahla saldırması riski her gün artmaktadır.
Bereketli Hilal'in başı olan Türkiye, İran'ın doğu, Mısır'ın batı kanadı, Irak ve Suriye'nin kalbgah olduğu yapı, kurulmadıkça bölge terör ve darbeler üzerinde Batı tarafından kontrol altında tutulmaya devam edecektir.
Bu bölgenin en büyük tehlikesi ise Şii-Sünni ve İsrail'in bitmeyen yayılma stratejik komşularını yıkma savaşıdır. Hindistan'ın da Çin'e karşı sahaya indiği Bölgede, DAİŞ ve PKK olaylarının sebebi ise Türkiye-Irak Kalkınma Yolu Projesi görülmektedir. Çünkü biz, bu bölgenin kaynaklarını sömüren La Farga çimento fabrikası ya da bölgenin petrolünü çalan Batılı tanker ve borulara yönelik herhangi bir sabotaj eylemi duymadık.
Bölge halkının darbeler ve terör üzerinden birbirine kırdırıldığı ve Batı'nın hakem tayin edildiği 2360 yıllık Aristo-İskender taktiği, maalesef bugün de başarıyla uygulanmaktadır. Armageddon'a mı gidiyoruz? Sanırım kontrollü bir şekilde birileri bize cehennemin kapılarını açıyor. Buna karşı durmalıyız ki; Şam'dan yükselen dumanını dünyanın gördüğü ateşi kâinattaki tek cennetimiz olan dünyamızı yakmasın.