Tarihte, Nil ve Fırat arasındaki bölgeyi tanımlamak için esasen Bereketli Hilal olarak bilinen Ortadoğu, aynı zamanda siyasi, kültürel, jeostratejik ve ekonomik olarak da dünya hâkimiyetinin merkezidir. 

Dünya'daki üç büyük semavi din, kültür, hidrokarbon enerji kaynaklarının yarısından fazlası, boğaz ve kanalların en önemlisi (İstanbul, Süveyş, Cebeli Tarik, Yemen ve Basra) burada bulunmaktadır. Bu nedenle, "Dünya'nın kalbgahı (heartland) olarak anılan bu bölgeye hâkim olan Dünya'ya da hâkim olur" tezi genel kabul görmektedir. 

Büyük Oyun'un başlangıç noktası ve küçük bir Ortadoğu olan Bereketli Hilal'in de merkezi olan Suriye ve Irak, yaklaşık 7000 yıllık olan Dünya siyasi tarihinin de en az 5000 yılının Başat Güç merkezidir. Sümerlerle başlayan süreç Babil, Akkad, Pers ve Osmanlılarla, 1917 yılına kadar sürmüştür. 

İskender'in ortalama 50 yılı (M.Ö:330-280) ve Romalılardan (M.Ö:50-M.S:400) sonra bir asrı zor bulan Haçlı seferlerinden (1096-1188) 700 yıl sonra son yüzyılda bölgeye İngiltere, Fransa, ABD ve Rusya hâkim olmuştur. Bu tarihleri toplayacak olursak, Batı'nın Bereketli Hilal'deki hâkimiyeti kesintili ve Filistin odaklı olarak ortalama 700 yıl sürmüştür. Bu, aynı zamanda Batı'nın da dünyadaki Başat Güç süresidir. Bugün de burayı elde tutan güç olarak Batı, küresel hâkimiyetini sürdürmektedir.

Son çeyrek asırda Rusya, Suriye'deki askeri üsleriyle, Çin ise ticaret başta olmak üzere yumuşak güç unsurlarıyla bölgeye yaklaşmaktadır. Rusya, Libya ve Wagner üzerinden Afrika'ya dahi el atarken, Ukrayna'da AB-D tarafından önü kesilmeye çalışılmaktadır. Tatlı dili ve sıcak parasıyla Suudileri ve İran'ı barıştıran Çin, tam da İsrail-Filistin sorununa el atmışken Hamas'ın beklenmeyen, 7 Ekim saldırıları sonucu tüm hesaplar alt üst olmuştur.

Suriye, Irak, Sudan ve Libya'da yıllardır devam eden ve özellikle 75 yıldan sonra, 7 Ekim'den bu yana yeni bir sürece evrilen İsrail-Filistin asimetrik savaşı ve Yemen'in sürece dâhil olmasıyla, Malezya da Malaka boğazını ve limanlarını İsrail'e kapatmış durumda, ABD öncülüğünde toplanan yeni Haçlı orduları güney Bereketli Hilal'de yeni bir ateş yakmaya fırsat kollamaktadır. 

ABD, esasen altın boynuz Somali ve Sudan'ı zaten yıllardır bombalamaktadır. Ancak 7 Ekim'de başlayan Gazze savaşı, mevcut tüm savaşların anası hükmündedir. Çünkü İnsanlığın ilk kez, mazlumdan yana saf tuttuğu ve karşı durduğu Küreselciler de (Evangelist, Satanist ve Siyonistler) tek cephede bulunurken, bölgenin asli unsuru olan Müslümanlar ise maalesef Filistinliler gibi paramparça durumdadır. 

Tıpkı 924 yıl önce Haçlıların Kudüs'ün işgali ve 1917 yılında III. Gazze muharebelerini kaybeden Osmanlının durumu gibi vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Örneğin, Birinci Dünya savaşında Osmanlının müttefiki gibi duran Almanlar, Kudüs'ün düşmesini İngilizlerle birlikte kutlamışlardır. Bereketli Hilal'de topladığı aç ve çıplak Osmanlı ordularını Kafkasya'da kar kuyularına gömdüren Almanlar, Suriye ve Filistin cephesinin çökmesi için de dindaşı olan İngiliz ve Fransızlara, Gazze-Kudüs kapılarını açmıştır. 

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünde Gazze savaşları, Kutt-ul Ammara ve Çanakkale zaferlerinden daha önemli görülmektedir. Çünkü Çanakkale ve Kutt-ul Ammara zaferleri mutlak olarak kazanılmasına rağmen Gazze'da başlayan yenilgi Toros dağlarında ve bir yıl içinde Osmanlının çöküşüyle son bulmuştur.

Bu nedenle bugün yaşanan süreç, Osmanlının III. Gazze Muharebesi ve Moğolların yenildiği Ayn Callut savaşı kadar önemlidir. Bu yazıda Bereketli Hilal Bölgesinde son bir haftada yaşanan olaylar özetlenmiştir.
 
Suriye
Mart 2011 yılında başlayan dış destekli Suriye iç savaşında, Suriye şu anda en az beş parçaya bölünmüştür. 

Fırat'ın doğusunu ABD destekli PKK-PYD, Akdeniz sahillerini Rusya, Şam-Halep bölgesini İran, Kuzey sınırını Türkiye kontrol etmektedir. Küçücük Suriye'de 1000 civarında yabancı askeri üs bulunmaktadır. En az bir milyon kişinin öldüğü, 10 milyon insanın yerinden olduğu ve 12 yıldan beri aralıksız devam eden savaşta, geçen hafta İdlib ve Halep Esad Rejimi ve Rusya tarafından bombalanmıştır. Rusya, ABD ve İsrail hariç her ülkeye Suriye hava sahasını kapatmıştır.
 

Filistin-İsrail
1917 yılında Kudüs'ün, Almanlar ve bazı gafil hainlerin desteğiyle İngilizler tarafından işğal edilmesiyle başlayan sürecin sonunda, İngilizler tarafından 1948 yılında kurulan İsrail, günümüze kadar Filistin'de soykırım uygulamaktadır. Bugün 76. gününe giren savaşı 20 000 çoktan aşmış şehide ve korkunç yıkıma rağmen İsrail kaybetmiştir. 

İsrail'in olmayan derinliği, iç parçalanmışlığı, taşıma suyla dönen ekonomik, sosyal ve askeri kaynakları, onun küçücük bir örgüte karşı ne kadar zayıf olduğunu göstermiştir. AB-D olmazsa İsrail, her hangi bir kara savaşında yenilir ve elindeki en tek koz, nükleer silahlardır. Bunu kullanmak da bumerang gibidir. Yer altı tünellerinin de hâkimi olan Hamas da füzelerine kimyasal başlık takabilir mi? Henüz bilmiyoruz. 

Gazze'nin yıkım ve soykırıma uğratılma sebepleri şunlardır: Akdeniz'deki gaz ve petrol rezervleri, Hindistan Avrupa IMEC yolu ve İsrail'in Süveyş Kanalı Projesi. Çünkü Gazze ve Hamas olduğu müddetçe buralarda at koşturmak imkânsızdır.        

Irak Vilayet Meclisi Seçimleri:
 Irak'ın 18 vilayeti vardır. 15'inde 10 yıl ama Kerkük'te 18 yıldan beri ilk kez Valilik ve İl Genel Meclisi seçimi yapılmıştır. 2013 yılında yerinde izlediğim bu seçimlerde en büyük Şii grubu olan Sadr Grubu, seçimleri protesto etmişse de huzur içinde geçen seçimlere katılım oranı %41 oranında açıklanmıştır.  Bu, ABD işgalinden çıkan ve anayasası McGurk'un eseri olan Yeni Irak için oldukça yüksek bir rakamdır. 16 milyonluk seçmenin 6,5 milyonun katıldığı seçimlerde geçmişin bol patlamalı seçimlerinden eser yoktu.

Dohuk, Erbil ve Süleymaniye'ye hâkim olan özerk IKBY'nin dâhil olmadığı ve Kerkük eksenli olarak cereyan eden seçimlerde, 2017 yılında hain olarak görülen Celal Talabani'nin oğlu KYB Başkanı Bafel Talabani bu kez %64 oy oranıyla birinci olarak görülmüştür.  Bu seçimlerde Talabani'nin KYB'si 140 000 oy, Türkmen Cephesi 73 000 oy ve KDP 47 000 oy kazanmıştır.  

Bu seçimlerin esas merkezi olan ve 15 sandalyeye sahip olan Kerkük meclisinde Kürtler 7, Araplar 6 ve Türkmenler 2 sandalye ile kilit konuma geldiler. Bu sonuçtan kimsenin memnun olmayacağı veya kilit önemde olan Türkmen cephesinin Araplar ve Kürtler için hayati önemde olduğu görülmektedir.

İran destekli ve Irak'ı kontrol eden Heşti Şeabi'nin desteklediği ve Hadi el Amiri liderliğindeki Nebni İttifakı, özellikle güneydeki Basra merkezli Şii illerin etkisiyle 43 sandalye alarak seçimin galibi oldu. 

Dönüşümlü Valilik sisteminin olması ve herkesin kardeşçe bir arada yaşaması Irak için de kilit taşı olan petrol zengini Kerkük'te huzurun güvencesi olabilir. Üç gün önce Dışişleri Hakan Fidan ve Iraklı meslektaşı Fuad Hüseyin, Türkiye ve Irak arasında güvenlik zirvesi yapıldı. 

Bu zirvede güvenlik ve Irak kalkınma yolu projesi başta olmak üzere Türkiye ve Irak arasındaki konuları Ankara'da görüşüldü. Ve görüldüğü kadarıyla önemli sorunlar çözülmüştür.

17 milyar dolar maliyete sahip olan Türkiye ve Irak kalkınma yolu projesinin kara ve demiryolları bağlantısıyla birlikte ilk aşamasının 2028'de açılması planlanmaktadır. Basra limanı ve yol inşaat işleri Türk firmaları tarafından hızla yapılmaktadır. Proje Irak tarafından finanse edilmektedir. Terör tehdidine rağmen proje Irak için beka sorunudur. 

Basra'da Irak'ın tek adası olan Faw limanından Türkiye'ye kadar 745 km'lik yolun tamamlanması halinde Edirne'den Basra körfezine kadar kesintisiz bir yolun bölgeye katkısı en az 2 trilyon dolar olarak hesaplanmaktadır. Esasen IMEC'e alternatif olan bu projeyi; Türkiye, Irak, Pakistan ve Çin projesi olarak tanımlayabiliriz. 

Aynı şekilde Mart ayından beri durdurulan Kürt petrolünün de Ceyhan'dan yeniden akışı kabul edilmiştir. Bu, milyarlarca dolarlık sorunun sulh ile çözüldüğü anlamına gelmektedir. 

Yemen ve Husiler:
2014 yılında Yemen'de başlayan İran destekli Şii Husiler (Ensarullah) ve hükümet güçlerinin destekleyen Suudi ve BAE koalisyonu, İran ve Suudilerin Çin liderliğinde barıştırılmasıyla esasen bitmiş durumdaydı. Ancak Hamas'a doğrudan destek mahiyetinde füzeler ve SİHA'larla gemilere ve İsrail'e saldıran İran destekli Husilerin Kızıldeniz'in girişindeki Bab'l Mendeb (Mendep Kapısı) Yemen tarafından tutulması trilyonlarca dolarlık dünya ticareti dört bir oranında sekteye uğratmaktadır. 

İlginç olan ise yine İran destekli Lübnan merkezli Hizbullah, İsrail ile sınırlı bir mahalli çatışmaya girmesine rağmen, İran'ın kışkırtmasıyla Yemen'in uzak mesafeden İsrail'e 1991 yılındaki Saddam'ın Scud benzeri zararsız saldırıları ve İsrail'i haklı çıkaracak saldırıları oldukça düşündürücüdür. 

Bu, zaten 10 yıldır kan ve göz içindeki bölgenin yeni Irak ve Suriye gibi olmasının da önünü açmaktadır. ABD yıkımının ardından İran'ın, Suriye ve Irak'ta olduğu gibi bir kurtarıcı gibi girdiği bölge, sadece bataklığa dönüşmektedir.
Mısır, Libya, Sudan ve konunun analizi bir sonraki makalede yapılacaktır.