İnsanı hayata bağlayan umuttur. İnsanın hayatta umutları varsa hayata tutunur. Hayatta umutlar tükendiğinde, hayat çekilmez, yaşanmaz olur. Umut hayatın enerjisidir. Hayatta umudu olmayan kişinin hayatı azap olur. Hayatın değerini görmesi beklenemez. Bu azabı bize sunan şey, batı emperyalizminin değerlerine yönelmemizdir. Bu değerler liberalizmin sunduğu ve pazarladığı hayat tarzıdır. Neo Liberalizm, hayatı haz, hız ve tutku bağlamlarında ele alır.

İnsanlığa sunduğu bu hayat tarzı kimseye mutluluk getirmedi. Neo Liberalizm, bireyselliği, bencilliği ve benmerkezci bir hayatı sunuyor. Yardımlaşma ruhunu yok edip yerine evde köpek beslemeyi öğütlercesine hayatı basitleştiriyor. İnsanı insana yabancılaştırıyor. İnsanları birbirlerine rakip göstererek, birini diğerine ezdiriyor. Araçları ve eşyaları insandan daha değerli gösterip araç ve eşya için insanı feda ediyor.

Eşyayı kendisinden büyük gören hazcı insan, eşyaya ulaşmayınca bunalımlar, depresyonlar yaşıyor. Hayatın yaşanır bir değeri olmadığı zannı hakim olup hayatına son verebiliyor. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi hırçınlaşıyor. Umudunu tutkularına feda ediyor. Hayattan umudunu tamamen kestikten bir süre sonra insan olma duygularını yitirebiliyor.

Fıtratını koruyan ve insani erdemlerle var olma savaşı veren insan, hayattan umutludur. Allah'a kul olma şerefine nail olmuş, Allaha bağlı olan kişi, Allah'tan ümidini hiç kesmez. İman ettiğimiz Kitabımız bize şöyle buyuruyor: "Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." Yusuf(87). Hayatta, Allah'ın bize olan rahmetinin sonucu olan değerlerimiz olmadığında, batı aklının pazarladığı bazı tutkuları değer olarak kabul edip onlara uyarız.

Yirmi birinci asrın insanları bizler, çok dramatik hayatlara şahitlik ediyoruz. Umudunu yitirenleri ve hayata umutla bağlananları görüyoruz.
İnsan umduğuna ulaşmak ister; bu normaldır. Ama bazıları hayatını bir umuda bağlar; işte bu yanlıştır. Haberlerde baş köşede yer alan haberler: "Milletvekilliğine aday gösterilmeyen bir kişi canına kıydı", "Sevdiğine, aşık olduğuna kavuşmayan kişi canına kıydı" vb.

Umduğuna erişemeyen insanın, ağaçtan düşen bir yaprak gibi solması yanlıştır. Sanki kaybettiği bu tutkunun hayatın kendisiymiş gibi, bu tutkusuna ulaşamayınca, hayatının değeri kalmamış gibi düşünmesi doğru değil. Hayat bir tutkudan ibaret değildir. Hayat kumar da değil ki "ya kazanırım ya da ölürüm" desin insan!

Hayata umutla bağlanmaya örnek verecek olursak; Suriyeli bir aileyi örnek verelim. Ziyarete gittiğimiz Suriyeli ailenin hayata umutla tutunmaları bizi duygulandırdı. Yaşam şartlarına baktığımızda insanın kalabileceği bir barınak değildi barındıkları yer. Ambarın bir bölümünü ayırıp küçük bir oda yapmışlardı. Odanın penceresi yok, kapısı derme çatma bir kapıydı. İçerdeki yüksek nem oranından dolayı çocuklar bronşit olmuş, hasta halde yatıyorlardı.

Evde yiyecek bir şey yoktu. Baba iş arıyor, bulamıyor, 12 fert bulunan eve eli boş olarak dönüyor. Bunların her birisi ihtiyaçlarının giderilmesini bekliyor. Bunca olumsuzluk ve zor şartlar altında bazıları gibi başını duvara mı vuruyor, kendisine zarar mı veriyor? Hayır. Bu ümidin sırrı nedir, diye sorduğumuzda aldığımız cevap: Fıtrat dini olan İslam'daki hayat anlayışı...

Doğrudur: İslam, insanın hayata bakış kalitesini yükseltiyor. İnsana ümit veriyor, hayal kırıklıklarının önüne sed çekiyor. Böylece insanın kendi kalitesini de yükseltiyor.