Kalabalıklar saçılmış sanki etrafa. Kalabalıklar sokaklara, balkonlara, dükkanlara, kapkara yollara saçılmış sanki. Kalabalıklara bir hüzün, bir yalnızlık, bir keyifsizlik yapışmış. Herkes uzun yolculuklara çıkmış gibi hareket halinde. Herkes tuhaf bir kayboluşun gölgesinde.

Bir koşturmaca hakim ayaklara. Bir yerlere yetişme telaşı almış başını gidiyor insanoğlundan evvel. Başkaca hiç kimseyi görmüyor bu uğurda kalabalıklar. Herkes dünya kendinden mürekkepmiş gibi davranıyor. Sanki alemde bir tek kendisi varmış gibi. Kalabalığın içinde bir başına, ama yine de her şeyin kendisine amade olmasını istiyor ve bekliyor gibi...

Bekliyor ki herkes açılsın önü sıra. Bütün yollar kapansın kendisinden başka herkese. Ardı sıra katlanıversin geçtiği yol, ardı sıra kapansın bütün kapılar başkalarına. Yollar silinsin haritalardan ardı sıra; izler, işaretler yok olsun, ışıklar sönsün kendisi çıkınca, kendisi çıkınca kilit vurulsun odalara.

İçimden bir ses uzanıveriyor bu boşlukta uzaklara. Bu boşlukta bir ses kaplıyor sanki tüm benliğimi.

'Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!'

Dağılıyor sanki bu nida uzaklara.

Bu haykırış kaplıyor sanki tüm gökyüzünü. Bu haykırış savruluveriyor her beniademin kalbinin ta içine. Harf harf, nefes nefes yayılıyor tüm damarlara. Bütün yarım kalmış cümleler tamamlanıyor sanki bu haykırışla.

Kalabalıklar dursa keşke diye bir cümle kaçıyor uzaklara. Çıkmaz sokağa değmeden ruhları, dursa keşke kalabalıklar. Durup bir nefeslense, etrafa baksa, hayatı yeni baştan görmeyi denese. Keşfetse bütün renkleri, bütün gökyüzünü sayfa sayfa anlasa.

Karanlığın koynundan çekilse keşke bütün sesler. Bütün adımlar yavaşlasa karanlıkta boydan boya. Sokaklar çekilse ardı sıra karanlığın, ezanlara karışıp gitse ötelere.

Şehrin damarlarında duyulsa mutluluk ve neşe, kalabalıklar satırların arasına girse de anlasa nedir hayat, neye tekabül edermiş yaşamak denilen o bilmece.

Sessizlikler çağıldasa mesela yüz yıllarca. Boşluklar sokulsa topraklara derinden derine. İnsanlar yüz yıllık yaşasa mesela. Yüz yıllık yaşansa.

Kalabalıklar dursa, hayat dursa, memat dursa keşke. Dağılsa sessizlik iklimine bakışlar ve sesler, o boşluk toprağına. Kalabalıklar yayılsa sokakların o derin ruhuna. Birileri ses verse bir diğerine, kalabalıklar çıkarken içimizden.