BİRİNCİ BÖLÜM
Asıl adı Ömer Nacar. "Sallanbaş" veya "Sallambaç" lakabı ile meşhur.
Şimdi HAVELSAN Genel Müdürü olan oğlu Akif Nacar'la tanışıklığımız çok eskiye gider. Fakat kendisi ile tanışmamıştım. Davet üzerine katıldığım bir iki sohbet sırasında görmüş, ama hiç konuşmamıştım.
Bir gün beni arayan Cihat Kürkçüoğlu, onunla röportaj yapma fikrini verdi. Küçük kızı ile evli olan yeğenim İsa Kasap vasıtası ile dileğimi ilettim. Kabul edince 6 Temmuz 2023 Perşembe günü öğlenden sonra Karaköprü'nün Karşıyaka Mahallesi'ndeki evinde buluştuk. Yanımızda, yeğenim İmam İsa Kasap, kardeşim Din Dersi Öğretmeni Ahmet Sarmış ve onların yakın arkadaşı Sait Tekbalık da bulundular ve zaman zaman yardımcı oldular.
Ömer Hafız'ın, eşi ile beraber korona salgınında virüsü kapıp ağır bir şekilde hastalandığını duymuştum. Yaşlılık ve hastalıktan dolayı uzun zamandır dışarı çıkamıyordu. Eşi de aynı durumda olunca sırasıyla her gün bir kızı onlarda kalıp hizmet ediyordu. Son zamanlarda biraz kendini toparlamış.
Yeğenimden aslında çok konuşkan olduğunu, hatıralarını uzun uzun hikâye etmeyi sevdiğini duymuştum. Ancak çok uğraşmama rağmen fazla konuşturamadım. Birçok soruma hatırlayamıyorum diye cevap verip bundan dolayı üzgün olduğunu söyledi. Onun için röportajımız bol sorulu ve kısa cevaplı oldu. Fakat yine de güzeldi. Bizi en çok memnun eden hususlardan biri de, sırası geldiği zaman ve hiç beklemediğimiz bir şekilde sesiyle devreye girmesi oldu. İki şarkı söyledi. Kur'an'dan ve Mevlit'ten birer bölüm ile Faraclık okudu. Bunların bahsi var, ama ne yazık ki sesini röportaja ekleme şansımız yok.
***
M. Sarmış: Hacı abi, size geçmeden önce biraz ailenizden bahseder misiniz?
Ö. Nacar: Babamın adı Abdullah, annemin adı Behiye. Hem amca hem teyze çocuklarılar. Bize "Nacarlar" derler.
M. Sarmış: Onu da soracaktım. Bu "Nacar" soyadı nereden geliyor?
Ö. Nacar: Büyüklerimizde nacarlık yapanlar çok. Yani marangozluk… Dedem, dedemin kardeşi ve daha başka akrabalarımız nacarlık yapmışlar. Soyadı Kanunu çıkınca da Nacar soyadını alıyorlar.
M. Sarmış: Babanız ne iş yapardı?
Ö. Nacar: Gümrük Hanı'nda dükkânı vardı. Yağ ve pekmez ticareti yapardı.
M. Sarmış: Maddi durumunuz nasıldı?
Ö. Nacar: Maddi durumuz zayıftı.
M. Sarmış: Kaç kardeşsiniz?
Ö. Nacar: Beş erkek, üç kız, toplam sekiz kardeşiz.
M. Sarmış: Bunlardan birisi sizin gibi hafızlığı ile meşhur. Şıhmüslüm Hafız. "Şıhe Hafız" diye biliniyor. Biraz ondan bahseder misiniz?
Ö. Nacar: O da benim gibi anadan doğma âmâ…
M. Sarmış: İkinizin dışında başka âmâ var mı?
Ö. Nacar: Başka yok. Şıhe Hafız, benden on iki yaş büyüktü. İyi bir hafızdı. Hafızlığa on yaşında başlamış. Onun hocaları benimki gibi hafız değildir. Biri meşhur Mırıne Hoca… Urfa'da bilirsiniz lakap takmak yaygındır. Mırıne Hoca'nın esas adı Mehmet Lütfü Okumuş'tur. Bir diğer hocası da Abiş Hoca'dır. "Abiş" diye Abdullah'a derler. Başka hocaları da var. Adlarını hatırlamıyorum. Böyle böyle yedi yılda tamamlamış hafızlığını.
M. Sarmış: Ne iş yapardı?
Ö. Nacar: Sadece hafızlık yapardı, başka bir işi yoktu. 1985 yılında Ulu Cami'ye müezzin oldu. 2002'de vefat etti.
M. Sarmış: O da sizin gibi mevlithanmış.
Ö. Nacar: Tabii. Beraber okurduk.
İsa Kasap: Radyo tamir ettiğini duymuştum.
Ö. Nacar: Evet, o işlere meraklı idi. Radyo da tamir ederdi. Fiş, priz gibi elektrik işleri de gelirdi elinden.
M. Sarmış: Gözleri görmeyen birinin böyle işleri yapması çok ilginç gerçekten. Nereden öğrenmiş?
Ö. Nacar: Kendi kendine öğrenmişti. Çok meraklı idi.
M. Sarmış: Ücreti karşılığı mı yapardı?
Ö. Nacar: Hayır, hayır! Sevdiği için yapardı.
M. Sarmış: Bu, radyo dinlediğini de gösterir. Ne dinliyordu?
Ö. Nacar: Haberleri dinlerdi. Müzik dinlerdi. Ben de öyleyim zaten.