Koltuk; kiminin oldu krâl tahtı
Kimi ona hep uzaklardan baktı
Kaç insan onda misâfir kaldılar
Kaç zaman kaç hayâllere daldılar
Hiç bitmesin diye bu zevk rüyâsı
Kesmediler şu âlemle temâsı

Rahattır üstü bu tahtın hâz verir
Sâhibine ağır imtiyâz verir
Ateşten bir meskendir gölgesi yok
Geçici bir lezzet ifâdesi yok
Her tarafı çelikten olsa ne ki
Çürümeye namzet o da madde ki

Bakma heybetine elbet yıkılır
Düşer gözden âtıl diye bakılır
En sağlam deri de olsa yırtılır
Ya verilir tâmire ya atılır
Mûteberdi yeterdi şa'şaası
En kıymetlisi müzelik sonrası

Makâm; başı belli sonu bellidir
İki nokta arası şu mevkîdir
İnsan bu çizgide gider de gelir
Mes'ele üstünlük göstergesidir
Kimi zirvededir 'Tanrı' oldum der
Tek kendisine tapınılsın ister

Hep yükseklerden seslenme arzûsu
Kurt olma derdinde koyun kuzusu
Ya zirvededir tepetaklak düşer
Ya arada bir yerden kayıp gider
Zirveden düşenlere misâl mi yok?
İşte Fir'avun, işte Nemrût say, çok

Makâm; kerâmeti kendinden menkûl
İnsan yalnız Allâh'a olmalı kûl
Akıl; hayat boyu sana bir okul
Git şuûrum kendini orada bul
Terbiye, ahlâk aldığın derslerdir
Başını tevâzuyla göğe erdir

Seçildin insanlığa hizmet için
Makâm sahibi; hesâp içindesin
Nefîs toprak, rûh âhiret yolcusu
Nedir bu makâm ve koltuk tutkusu?
Anla ki ne sana yâr olur koltuk
Ne makâm sevgili yeter bu nutûk

EBEDÎ DER ŞU Kİ SÖZÜN DOĞRUSU;

İNSANDA OLMALI ALLÂH KORKUSU… (10.02.2022)