Günümüz öyle bir vakte vardı ki, yiğit belli değil, mert belli değil Anadolu'da vakit ismiyle yayın hayatına başlayan Akit'in ilk kurucu yazarlarındandır. Sözünün eri, dost, söylediğini yaşayan, saha insanıdır, Abdurrahman Dilipak.

Amiyane tabirle kapı önüne konulması, tek kelimeyle adam satma ve kalleşliktir. Belki biraz ağır oldu lakin, gelenin keyfi için bilmem 'sakalına ne edeyim' demektir. Rahmetli Hüseyin Üzmezse de Feto kumpas kurdu, sizde araştırmadan adamı linç ettiniz. Allah'u Teâlâ demiyor mu; bir fasık bir haber yaydığı zaman araştırın. Madem bir aileyiz; nedir bu ucuzluklar, Müslüman tavrı böyle mi olmalı?

Hani biz 'bağımsız, bağlantısız' gazetecilik yapıyoruz diyordunuz. Yoksa bu laflar övünme babından mı söyleniyor. Demek ki emir birilerinden gelince, artık su bendiniz bozuluyor. Abdurrahman Dilipak'ı atın talimatı acep İslam'ı kirli emelleri için alet eden, kullanan AKP'lilerden mi, ya da 'atmazsanız reklamları keseriz' diyen bir takım tuzu kurulardan mı geldi?

Sahadan yazıyorum, şahsi bir kinim de yoktur. Yalnız kendimize gelelim, aklımızı güzel kapıları açmak için kullanalım. Olaylara Efendimizin gözüyle bakalım. Müslüman feraset sahibidir, olayları farklı değerlendirir. İnsanlar vardır şafak vakti doğarlar, akşama doğru yok olup giderler. İki günlük dünya menfaati için, bazı zibidiler yüzünden sözüne itibar edilen, güvence bırakan, arkasında kitleleri sürükleyen şahsiyetleri harcamak na' erdemliktir. Ama maalesef hep tersi ile karşılaşıyoruz.

Ayağınıza sıkıyorsunuz; elimde gelseydi doğudaki tüm okullara ''Eleştirel düşünme dersi' koyardım diyor, bilge kral. Yaranız yoksa, birileri bir 'hatanızı yanlışınızı' söyleyince neden gocunup, kapıyı işaret ediyorsunuz? En hafif tabirle bu acizliktir.

Bir an evvel 'nefis ve şişik egonuzu' ayakaltına alarak, küstürdüğünüz bu mümtaz, akıncı ruhlu insanlarla helalleşiniz. İnadınızı sürdürürseniz olan itibarınız da gider. İşaret parmağımızla bir suçluyu gösterince, başparmak hariç, öbür üç parmak bizim ondan, üç kat daha suçlu olduğumuzu gösterir.
Büyük marifet insanın kendi 'hatasını' görüp kabul etmesidir. Söylenecek çok söz var, lakin KEL'İ de fazla deşifre etmeyelim. Bizden söylenmesi…