Evet, dengbej, dengbejlerim, dengbejlerimin sesi, kelamı, kılamını anlatayım size. Ancak dengbejlerimi anlatmadan önce ilkin dengbejin ne olduğunu, kim olduğunu belirteyim.

Kürtçede deng sestir. Bej ise sese biçim verendir. Sese ruh katan, sesi anlamlaştıran, sesi canlı hale getiren mekanı ses olmuş insandır. Dengbej ; insana, insanlığa bir dil, kimlik, tarih, benlik, bellek veren ses, nefes; insanlığı çağlar boyu kesintisiz bir çağlayan haline getiren kaynaktır.

Şimdi sizlere dengbejlerimi anlatmaya Apê Qado'dan ( Kado Amca) başlayayım.

Zaman, karın kırmızıya bulandığı zamanlardandı. Ape Qado böyle zamanlarda yüzü taş şöminede yanan odunların sıcaklığında kırmızıya dönüşmüş çirokbej anlatırdı. Kızıla dönmüş yüzü ve dilindeki çirokbej ile yaşadıklarını anlatırdı bize. Yalnız dili değil, gönlünden çıkan ses yoldaşı olurdu anıların. Sadece kendi yaşamına ses değil, geniş bir halkın sesi olurdu. Zaman; kelam ve kılam zamanıydı.

Ape Qado'nun öyküleri, zamanın gerisine, zamana ve insanoğluna aitti. Nankör hafızanın bile unuttuklarını dile getirirdi Ape Qado. Tüm dengbejler gibi yüreğinde acı ile feleğin unutulan zamanlarına dokunurdu. Kedilerin havada donup kaldığı, günlerin geçmek için gökyüzünü deldiği zamanlarda soğuk ve bitap düşmüş köy odamıza sıcaklık getirdi. Ape Qado, yoksuldu, çevremize egemen olan yoksulların en yoksuluydu. Ancak gönlü cömertti. Sesi, kelamı ve destanları dışında fazla bir şeyi yoktu. Çoğu dengbej gibi geçimini kelamıyla yapıyordu. Paylaşma tutkusuyla yoksulluğunu geniş bir erdem haline getiriyordu. Ape Qado, gençliğimin sesi, söyleyicisi ve en özel dengbejiydi. O bir deng ustasıydı...Ape Qado, aklın ve düşüncenin sesi, ruhun ve vicdanın kelamıydı.

Zaman yine dengbejlerin zamanıydı. Dengbejlerin piri olan Evdalê Zeynikê'nin turnası kan kırmızı karı delip bahar getirmişti dağlara. Feleğin çarkının nasıl işlediğini anladığım günden beri bu büyük ustayı hep duydum. Gözü kör, sesi yanık, yüreği buruk ve sözleri birer inci olan talihsiz bir dengbej. Dengbejlerin kanadı kırık turnası.

Evdal, ayak basamadığı dağları, diyarları konuk etti stranlarına. -Evdal'ın sesi aşılmaz sınırları yok eden ilahi bir ses oldu. Sözlü edebiyatın zenginliğini durmadan romanlarının ayrılmaz ögesi haline getiren Yaşar Kemal, çoğu zaman çeşitli söyleyişlerinde 'Evdale Zeynike Kürtlerin Homeros'udur.'diyordu. Böylece evrensel bir kimlik veriyordu oldukça yerel olan Evdal'e.-

Farklı dengbejler, farklı zamanlarda, farklı ritimlerle 'lo lo Gulingo' diyorlardı. 'lo lo Gulingo, Gulingê min î deşta vê rewanê' ( Turnam, bu Iğdır ovasının nazlı turnası.) Dengebejlerin ritimlerinde dolandı bu kılamlar. Evdale'nin acısını taşıdılar diyardan diyara. Gule isimli bir dengbej sevdalısının kılamlarını taşıdılar dillerinde. Temo'nun babasını, kanadı kırık bir turnanın dostunu hatırladılar her stranda.

Sürmeli Mehmed Paşa isimli bir Osmanlı-Kürt paşasının dengbejiydi Evdale Zeynike. Paşa'nın seferleri için söylüyordu. Bahtsız oğlu için söylüyordu. Görmeyen gözleri, göremediği sevdiği için çalıyordu kavalını. Uçamayan turnasıyla beraber dağlara, Kürt tarihine, kaderine, acısına, memleketine söylüyordu. Yıllar sonra Evdal, isimsiz, sahipsiz yüzlerce kılam içinden bize ses oluyordu.

Dengbejlerin piriydi. Her şeyden önce çok üzgündü. Zengin bir gelenekten geldiği halde kolektif bir topluluğun herhangi bir dengbeji değil, kendine özgü bir dengdi. Bir kelamdı... Evdale Zeynike'nin sözlerinde bir müzik, bir makam vardı.

-Dengbejlerimi anlatabilme gücünü kendimde bulduğum iki büyük dengbeji anlattım sizlere. Daha Mehmed Uzun'undan öğrendiğim bir çok üstad var ama dengbejlerime denk olacak lügata sahip değilim. Elimden geldiğince bir kaç dengbejden ve dengten daha bahsedeceğim.-

Dengbejler bizlere tarihi, yaşananları, unutulmuşları anlatır. Bunlardan biri; karlı bir kış günü askeri cezaevine giren bahtsız, çaresiz, zamanın kirlettiği köhne taşlardan biri olan Alihan. Vurulmuş bir geyiğin bakışlarıyla dolanan ve hayata kılamlarla başlayan bir dengbej. Siyabend û Xece olarak bilinen trajik bir eski zaman Kürt destanıyla evini, köyünü hatırlayan genç bir dengbej. Mala min ( evim) diye başladığı kelamlar; dar, sıkışık cezaevini sınırsız bir doğaya dönüştürüyordu. Alihan, söylediği kelamlar ile kelamın insana ve insanlığa ait olduğunu, yeni bir yaşamın kelam ile başlayabileceğini gösteren büyük bir dengbejdi.

Gerçek anlamda bir söz ustası olan Rıfatê Darê... (Maalesef isminden ve ustalığından başka çok fazla bilgim yok.)

Ve bildiğim dengbejlerin sonu olan Ehmedi Fermanê Kiki... Perse'in dizesinde söylediği gibi 'halkların ve onların ölümsüz dillerinin derinden uğultusuna kulak vermiş.' Bir dengbejdir. Ehmedê Fermane, kendinden emin, yaptığı işi bilen, işinin ehli; giyimi, kuşamı, duruşu ile yaptığı işte başarılı bir dengbej. Kiki'nin altın değerinde parlayan kelimeleriyle bin yıllık uykudan uyandırdığı hikayeler, efsaneler, masallar...

İşte geniş ovaların, yalçın dağların dengbejleri. Kelamdan başka sığınağı olmayan bir milletin birliği. Kendisini dilde bulanların, geçmişi günyüzüne çıkarmak isteyenlerin, bir insani mutluluğu dil ile yaratanların, yaralarını dilin merhemiyle yok edenlerin, dil ile sürgün ve kaçak yaşamlarına bir anlam verenlerin, dil ile yaşam mekanlarını oluşturanların ortaklığı...

Dengbejlerim; yasaklanmış kelamın gizi. Güzelliğin ve gücün yaratığı hesapsız, çıkarsız bir yürek ortaklığı. Bitmez direnişin yarattığı umut. Faydacı ve çıkarcı duyguların çok ötesinde insani bir ortaklık.

Kadim bir geleneğin seslerini bize duyuran dengbejlere ve gecenin bütün yükünü taşıyan deng ustalarını eserleriyle diri tutan Mehmed Uzun'a saygı ve sevgilerimle.

Dengbejlerin sesini duymak isteyenlere.. ( Mehmed Uzun/Dengbejlerim)