Yeşilçamın en bilinen repliklerindendir 'Biz ayrı dünyaların insanlarıyız'. Filmlerde duyduğum zaman çok saçma gelen bu cümle şu günlerde anlamlı gelmeye başladı.

******

1 haftadır sıla-i rahim için memleketim ve baba evim olan Antalya'dayım. Uzun bir süre Urfa'da geçen zamandan sonra benim için farklı bir deneyim oldu bu ziyaret. Çocukluğum 25 yılım bu topraklarda geçmesine rağmen adeta bir kültür şoku yaşadım diyebilirim. (Urfa'ya bu kadar alışıp özümsediğimin farkında değilmişim)

******

Fiziki olarak, düzen olarak daha doğrusu buraya geldikten sonra iyice gözüme batan kadim şehrin eksikliklerinden bahsetmek istemiyorum. Benim bahsetmek istediğim toplumsal farklılıklar. Aynı ülkede aynı topraklarda yaşayan insanlar olarak hayatlar, öncelikler, umutlar, hayaller, üzüntüler, sevinçler o kadar farklı ki insan şaşırıyor.

******

Dünyada ki ateş sönmek şöyle dursun daha da harlanırken, kardeşlerimiz zulüm ötesinde bir vahşetle boğuşurken, bu şehirdeki insanların gündemi Rus turistlerin sayısındaki artış, yeni açılan kolejlerin fiziki imkanları, açılacak bilmem kaçıncı AVM…

******

Doğu'nun merhameti farklıymış. Bilemiyorum. Belki yaşanılan bölgenin zulüm gören coğrafyaya yakınlığıyla ilgilidir ancak üzülerek söylüyorum ki burada doğunun hassasiyeti yok. Zevke ve rahata harcanan fuzuli paralar, ihtiyaç sahiplerini, bir ekmeğe muhtaç olanları düşündükçe içerliyor insan.

******

Ve tabi giderek artan kutuplaşma. Hani demiş ya atalarımız 'Her sakallıyı deden sanma' diye. Bu söz de unutulmuş. İnsanlar daha bol tesettürü tercih eden hanımları herhangi bir bağı ilgisi bulunmamasına karşın 'Sizin gibi cemaatçiler' ile başlayan gereksiz, ham ve basit sözlerle itham ediyor.

******

Tüm eksikliklerine rağmen, elinde avcunda olmasa dahi misafiri buyur ettiğin sofralarını, gelen misafire gösterdiğin hürmet ve merhameti, Muhacirlere olan Ensarlığını, vicdanını, kaybolmamış insanlığını özledim Urfa.