"Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin"

{Yunus EMRE}

 Hüzünlü bakışıyla derinden sizi etkilerdi ve gülüşünün altında sessiz bir çığlık vardı yılların vermiş olduğu yorgunluktan dolayı. Şiiri severdi, sanatçıları korurdu ve kendisi de yazardı. Bana derdi hocam bu şehrin en büyük eksiği kalifiye elaman yetiştirememek ve ehliyetli liyakatli insanlara sahip çıkamamak onun için Urfalının terazisi Urfalıyı hafif tartıyor gardaş, bak biz bi üniversite okuduk ikinciyi de bitirdik yüksek lisansımızı da yapıyoruz. 

Allah'a çok şükür paramızda var gel gör ki Urfa bize bazı şeyleri, Urfalı bize çoğu şeyi layık görmüyor. Buda beni üzüyor derdi, çoğu Urfalı terk etti gitti, ben inadına gitmeyeceğim, kara yazgılı bu memlekete vefa borcumu ödeyeceğim, ben buranın yerlisiyim, aslıyım ve yürekten kara sevdalısıyım derdi ve kara sevdalısı olduğu Urfa'ya, aşkına, doyamadan  genç bir yaşta kara toprağın bağrına bir kardelen çiçeği gibi düştü gardaşım benim, şairin dediği gibi; acep şu yerde varm'ola, şöyle garip bencileyin, bağrı başlı gözü yaşlı, şöyle garip bencileyin.

Daha dün gibi: "Ali hocam hayırlı olsun yine bir kitap çıkarmışsın…" dedi, o mahcup güzel sesiyle bizi onore ederek. Evet, demiştim kendisine, o içten samimi gözlerinin içinden gülümsemişti ve eklemişti: "Ben de yazmak istiyorum; ama bir türlü vakit bulamıyorum. Kısmet olmuyor herhâlde…" demişti. Sonra bir vesileyle Türkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubemizin Yönetim Kurulunda beraber teşriki mesaimiz oldu. 

Bizim TYB'de haftalık "Cuma Sohbetleri" olur her "Cuma Gecesi" "Bir Konu Bir Konuk" TYB üyelerimize sohbetler eder, bir gece de İbrahim gardaşımızı dinledik dikkatle, keyifle… Şöyle bir formül vermişti: "Hayatta ki başarının sırrı 5 S formülün de saklıdır. Bunu kim yaparsa yapsın başarısız olursa karşıma gelsin neden başarısız olduğunu söyleyeyim. Bunun 1.si hangi işi yaparsa yapsın Severek yapması lazım, 2.si Samimiyet, 3.sü Sabır, 4.sü Saygı ve 5.si de Sadakattir." Hakikaten hayatına bunu uygulayan ve yaşayan bir kişilikti. Ve ticaretteki sırrını şöyle ifade etmişti: "Ticarette de yapılması gereken 3 unsur var, bu unsurlar içerisinde de birbirini pekiştiren ise yaptığın işi sevmen, 2.si mutlaka bir hedefinin olması; çünkü hedef olmasa günü birlik yaşamına devam eder ve 3.sü risktir. Eğer siz rakipleriniz içinde adınızdan söz edilmesini istiyorsanız yeniliklere imza atmanız lazım. Tabi bunu başarmak için takım oyunu oynamanız lazım." diyordu. Bilgi birikimini, tecrübeyle yoğurunca başarılı bir karakter İbrahim TORU ortaya çıkıyordu. İşte Urfa'nın sevilen abisi ve çocuklara oyuncak çeşitliliği sunan sevimli amcaları ve gerçek bir Urfa sevdalısıydı.  Evet; sonra işte sizlerde biliyorsunuz dünyayı kasıp kavuran o taun, o pis, kötü salgın. Binlerce insanı, birçok kişiyi, sevdiklerimizi ve yürekten sevdiğimiz gönüldaşlarımızı bizden kopardı.{25 Eylül 2020}

Daha çok iş yapacak olan İbrahim kardeşimizi de bizden alıp götürdü dar-ı irtihale asrın vebası olarak tanımlanan covid-19 virüsü. Aslında şeytani bir projenin insanoğlu üzerinde, dünyada yürütülmesi ve iyi insanları, doğruları, güzel adamları, yani istemedikleri imanlı adam gibi adamları bu dünyadan koparmanın bahanesini ürettiler… Vakti, saati gelmişti demek ki, Rabbim gani gani gani rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah, biz buradan ruhuna yüzlerce, binlerce fatihalar, yasinler gönderiyoruz. Gökte bir yıldız gibi hayatlarımızdan kaydı gitti ve gözyaşlarına boğdu yüreklerimiz ve bir şivan düşürdü dilimize… 

Sonrasın da benim öykü kitabım "GEBECE" çıktığında Ali Hocam: "Bizim iş merkezinde söyleşi ve imza günü yapsana, hatta ben de bir kitap çıkardım. Beraber otururuz, hasbihal ederiz…" dedi. Hoş sohbetiyle kendisini sevdirirdi, mütevazıydı. Biz o zaman Gebece kitabımızı çıkarmıştık. Kendisi "Geldiğim Yeri Biliyorum." İsimli kitabını çıkarmıştı. Bana hemen imzaladı ve halende o kitabını evde zaman zaman açar okur ve kendisine dua ederim. 

Gebece kitabımı çıkardığımda bize Urfa City AVM'nin müdürünü yönlerdirmişti, arkadaş sağ olsun aramıştı hocam müsait olduğunuz da gelin sizinle bir görüşelim ve söyleşi ve imza gününüzü nasıl yapalım diye bizleri davet ettiler. Gittik konuştuk gün, saat ve tarih kararlaştırıldı. İbrahim beyin talimatıdır eksiksiz ne gerekiyorsa hatta bir hafta boyunca sizin görselleriniz ve videonuz Urfa City AVM'mizin girişindeki ekranda sürekli dönecek dedi… 

Öylede oldu, biz Gebece kitabımızın imza ve söyleşi gününü tanıtım toplantısıydı aslında. Urfa City AVM'nin üst katında ki terasta Urfa manzarasının olduğu yerde gündoğu tarafında öğleden sonra yaptık. Dönemin bakanları, milletvekilleri belediye başkanları, il başkanları, ilçe başkanları, STK'larımızın başkanları, Karaköprü'den muhtarlarımız, akarabalarım, eşim, çocuklarım ailem ve İbrahim TORU kardeşim geldiler çok hoş bir imza-söyleşi günü yaptık, günün sonunda içilen çay, yenilen yemekler yapılan ikramlar ve orda verilen hizmet için;Urfa City AVM'nin Müdürü kıymetli Mahmut YILMAZTEKİN'in yanına gittiğimde; dedim Mahmut bey kardeşim size çok teşekkür ederim. 

Bizi ihya ettiniz Allah razı olsun. Gebece kitabımızın tanıtımı, muhabbeti çok güzel oldu. Size ne kadar borcumuz var dediğimde: "Kıymetli hocam İbrahim Bey sizin için bize talimat vermişti, biz ne gerekiyorsa yapılması için size zaten iki elemanı da yanınız da durduruyorduk, birde bana bir zarf uzattı. Hocam arkadaşlar gün sonunda elinizde kalan kitapları İbrahim Bey istemişti. Bunu da size takdim etmemi söyledi, lütfen kabul buyurun." dedi. Çok şaşırmıştım hem mekanını bize açtı, hem yedik içtik hem de gün sonunda bize çok ince bir şekilde zarf içinde bir şeyler veriliyordu. Alamam dedim. 

Hocam bize verilen talimat bu… Almadım. Rahmetliyi aradılar, önce ulaşamadılar sonra mesaj attılar. Rahmetli kardeşim bizi ordayken aradılar. Sevgili hocam nasıl geçti, inşallah iyi oldu demişti o masum ses tonuyla. "Ben de çok istiyorum sizin gibi imza günü yapmayı söyleşi yapmayı; ama bazı durumlardan dolayı yapamıyorum. Anlıyorum dedim. Lütfen o hediyeyi al gardaşım, o sana çok azdır, yalnız lütfen makbul buyur azımızı çok gör, tam bir Urfa şivesiyle, ananın ak sütü gibi siye helaldır babo…" dedi. "Sen benim için Deniz Gözlü, Ak Saçlı Güzel Yürekli Ali Hocamsın." dedi. 

Ve telefonu kapattık müdür beyle göz göze geldik. Zarfı bana uzattı aldığım gibi de götürdüm matbaanın borcunu vermiştim. Hakikaten, sanatçı ruhlu, sanatçıyı seven destekleyen, haldan anlayan bir kişiliğe sahipti Allah ondan razı olsun, yardım ederken bile; çok zarif bir şekilde yardımcı olurdu, riyasız gösterişsiz, bir elinin verdiğini diğeri görmezdi. 

Fakir fukarayı gözetirdi, elinden tutardı hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca bana dua edin derdi ve iş görürdü İbrahim TORU; ama gel görün ki erken gitti dar-ı bekaya… Her ölüm gibi erkendir. Rahmetli İbrahim TORU gardaşımın vefatı çok vakitsiz ve erken oldu, Gençti en verimli çağındaydı ve her Urfalı gibi siyaseti seviyordu. Siyasi çalışmanın içindeydi sürekli verdi, çalıştı çabaladı, gayret etti. Aşireti, gücü eğitimi de vardı. Ehliyetli ve liyakatliydi seviliyordu, önceleniyordu; ama partisi tarafından hiçbir zaman tercih edilmedi, yani seçilecek yere konulacak şekilde tercih edilmedi. Ona rağmen duruşu sabitti, siyasette omurgalıydı. 

Beklentisiz siyaset yapıyordu. 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinin yaklaştığı bu süreçte yaşasaydı eğer; yine elini taşın altına koyardı. Beklentisiz siyaset yapardı İbrahim TORU fisabilillah… Ama gelin görün ki günümüz siyaseti dosdoğru adamları kabullenemedikleri için, bırakın dosdoğru adam gibi adamları doğru, dürüst ve Urfa'ya, Urfalıya faydası olan İbrahim TORU'yu tercih etsin; onun için siyaseti de topluma faydalı olmak için bir araç olarak görüyordu. Kaç defasında bana ifade etmişti: " Bana göre bir iş değil Ali hocam, yalanın, ikiyüzlülüğün, her türlü ihanetin yaşandığı kötü bir mecra, inan hem zamanım gidiyor, hem çocuklarımdan feragat etmek zorunda kalıyorum, hem maddi olarak büyük kayıplar yaşatıyor bize, hem de benim fıtratıma uymadığı için beni çok yıpratıyor." Derdi. 

 Çok çalışıyordu. Televizyonu da-KanalUrfa-onun için kurmuştu zarar etmesine rağmen televizyonu ayakta tutuyordu ve Urfa'ya, Urfalıya hizmet ediyordu. Tüm aileyi toparlıyor, şehre bir kimlik kazandırmaya çalışıyordu ve rahmetli gerçek bir Urfa sevdalısıydı. Nazikti, naifti ve geldiği yeri hiçbir zaman unutmayan Urfa'nın öz evladı, değerli, kıymetli Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun inşaAllah İbrahim TORU'ydu…

Bu vesileyle Allah'tan; TORU ailemize, yakınlarına, akrabalarına ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyor,

Rabbim sonsuz rahmetiyle muamele etsin inşallah diyorum,

Mekanı cennet, ruhu şad olsun inşallah…