Merhabalar…

Yazıyı okuyup sonuna geldiğinizde ikibinonbir ocak ayında yazdığım bir yazı olduğunu fark edeceksiniz. Ve "Bir Gün Herkes Karaköprülü Olacak" sloganını bilbordlara yazdırıp herkesi Karaköprülü yapıp kendisinin de rahman-ı rahmete kavuştuğunu anlayacaksınız. Rabbim gani gani rahmet eylesin Karaköprü'nün 2'inci Belediye Başkanı Kıymetli Ahmet GÜZEL, şehre değer katıp, farkındalık yaratıp Karaköprü'yü Karaköprü yapan ve tüm Türkiye'ye tanıtan bir Belediye Başkanı profili çizmiştir. 2009 Mart ayında Belediye Başkanlığı Seçimini, bağımsız giren Eski AKP'li bir arkadaşa teslim edişinin üzerinden daha iki yıl geçmemişti ki bu yazıyı; eskiden DALLAS dediğimiz, şu an ise Karşıyaka Mahallemizde Otogarın alt taraflarında bulunan İsmail- Nazif BAYRAKTAR Kız Meslek Lisesi'nde görev yaptığım bir vakitte kaleme almışız… Buyurun bakalım; GÜZEL okumalar diliyorum. Hatırla ey okuyucu bunları ve kimlere inandığını, güvendiğini unutmadan DÜRÜSTÇE vicdanını atmadan hatırla, ey okuyucu, UNUTMA..!

"Pazartesi öğleden sonra derse girdiğimde öğrencilerimin pencereden hüzünle dere yatağında telaşla çalışan hızarcılara baktığını gördüm.

Aklıma yeşile vurgun, suya doymamış ve yeşilin tüm tonlarına hasret bir şehir düştü.

"Kıyamet kopuyor olsa dahi elinizdeki fideyi dikin" Hadis-i şerifi gitti geldi içimden.

Ve hızar makinesinin sesi kulaklarımızı patlatırcasına çalışıyordu.

Betonarme yapılarla dengesi bozulan bu topraklar, kendi kalbinde yetişen oksijen deposu olan bu nimetleri yok ediyordu. 

Yüzyıllardır geçtiği verimli toprakları sulayan ve serinlik kaynağı olan (NARLI DERE) dere yatağındaki bitki örtüsünün başları kesildi ve ölü insanlar gibi, hastalıktan kırılmış gibi yatıyorlardı…

Ne sevinçlere, üzüntülere şahitlik etmiş en küçüğü elli, 70-80 yaşındaki bu ağaçların boyunları vurulmuştu.

Modernleşen Karaköprü'nün ateşine en son bu çınarlar yanmıştı.

Önceleri biraz yükseklerden baktığınızda uzun bir yeşil bitki örtüsü gözlerinize bayram ettirirdi ta uzaklara kadar…

Şimdi geriye kalan pis kokan suların aktığı ve betonlaştırılmış ve temiz, billur suların akmadığı ve akamadığı bir vadi, narlı dere…

Ağaçlarımızı kesiyorlar serzenişi, temiz yüreklerin ağaç sevgisinin ve sahiplenme duygusunun en güzel tezahürüdür bence…

Ama ne yazık ki bu güne kadar kimseden hiçbir yardım almadan yetişen bu ağaçlar; her biri iki dakikada yerle bir edildi.

Sıcak coğrafyamızda zor ve az yetişen bu ağaç çeşitlerinin sonu cenazeye çevrilmesini nasıl açıklayacaksınız?

Ağaç sevgisini insanımıza anlatmak isteyen yetkililerimiz bu durumu nasıl anlatacaklar kendi vicdanlarına…

Geçmişte bağda-bahçede yaşayan yeşil bitki örtüsünün  (NARLI DERE) nimetlerinden faydalanan, gözleri arsasının ne kadar edeceği parayla dönmüş geride kalan ihtiyar! Sende gerisin geriye bakıp bakıp gözyaşı dökecek misin?

Burası keşke eskisi gibi kalsaydı da bunlar başımıza gelmeseydi diyecek misin?

Şehir oldu da elimize para geçti; ama çok şeyi de alıp götürdü diyecek misin?

Karaköprü'nün ölü çınarlarına ağlayanlar evine taziyeye gidecek misin?
 
Bu nâr-ı hicrana dayanıp, alışabilecek misin vesselam..! (18.01.2011)"

Diye devam eden bir KÖŞE YAZIMIZ'dı GAPGÜNDEMİ GAZETE'mizde yayımladığımız. 

Şimdi de aynı furya devam ediyor; Rabbim vatandaşa yardım etsin, Hakk'a yardım etsin deyip, en sonun da halkın dediği olacaktır Karaköprü'de ve Şanlıurfa'da Hakk'ın dediği olacaktır inşallah…