Uzun zaman sonra yeniden kavuştum bir uykuda 4 rüya görebilmeye.

Güzel oldukları için mi 'kavuşma' diyorsun?

Galiba. Ama bilmiyorum kabus görsem bunu özlemezdim herhalde.

Bugün nasılsın?

Havaları ısındı epey, artık daha az üşüyorum. Üstelik her gün biraz daha yaşlanıyor olduğumu bilmek beni mutlu ediyor.

'Ben genç bir adamken mızıka çalardım' ne hatırlatıyor sana?

'Sanırım ilgimi kaybettim' diye devam ediyorsa, 'Esaretin Bedeli' olmalı.

En çok neyi unutmamak isterdin?

Öleceğimi hatırlayarak yaşamak güzel olurdu.

Kendini bir şeylere yabancılaşmış hissediyor musun?

İnsanlardan başlayalım öyleyse. Yabancılaştıkça insanlar tuhaf gelmeye başladı. Bazen kendimi de tuhaf htiğim oluyor. Ama aidiyet htiğim biri olunca bu hiç gözüme batan bir detay olmuyor. Hatta memnun oluyorum bu duruma.

Dizi izliyor musun?

Eskiden izliyordum. İnsanların ülke siyasetini bir diziden takip etmeye başladığını gördükten sonra dizi izlemeyi bıraktım.

Küçükken haylazlık yapar mıydın?

Çok değil… Kaybolurum diye dışarı çok çıkarmazlardı beni, 6 yaşıma kadar. 2 kez annemle pazara gitmiştim ve ikisinde de kayboldum. Annem de ben de çok korkmuştuk. Biraz daha büyüdükten sonra dünyada benden başka çocukların da olduğunu keşfettim. Bazen birlikte mahalledeki evlerin zillerini çalıp kaçardık. Bu benim için çok zevkli bir oyundu.

Algılayabildiğin en 'Eski' kavramından ne anlıyorsun?

Bunun cevabı bir canlı olamaz, canlıya ait bir duygu da. Aklıma önce Güneş geldi, sonra ondan ayrılan Dünya. Yani gezegenler galiba, Kalû Bela boyutuna girmeden cevap verecek olursam.

Zaman benim tarlamdır mı diyordu Goethe?

'Düşünmek istemiyorum. Dünya benim yerime düşünüyor. Tunç: Monarşik. Demir: Demokratik. Bir akşam durup dururken dünyanın yaşlandığını gördüm. Görmek yordu beni…' diyor İlhan Berk…

Diyerek bir şiirden kısımlarla sona ersin sohbetimiz.