Ne olur?

Kim üzülür?

Şeytanın adamı olmuş, onun kuyruğunda dünyayı kan ve ateşe boğanlar mı üzülür? Üzülsünler! Biraz da onlar üzülsün..

Türkiye'de 30 yılı aşkın süre devam eden kardeş kavgasının (düşük yoğunluklu savaş!) bitmesi onları çok üzmüştü..

Türkiye'de devletin milletiyle barışması - kucaklaşması da onları korkutmuş - üzmüştü..

Türkiye'nin dört bir tarafındaki komşularıyla da düşmanlık paranoyasını bırakıp, ortaklaşması el sıkışması onları üzmüştü..

Türkiye'nin kavgalardan, çatışmalardan uzak durması.. Ekonomik ve siyasi açıdan hızla büyümesi de onları haylidir üzüyor..

Üzülsünler..

Ama şeytan ya hani.. Hiç de boş durmadılar..

Türkiye'nin bu yoluna taş koydular, diken döktüler, mayın döşediler.. Yoldan çıkarmak.. Olmazsa da yavaşlatmak için her şeyi yaptılar. Bundan sonra da yapacaklar..
Cumartesi gününden başlayarak 3 gün içinde 150 bin Kobanili muhacirin içeri alınması, devlet - millet her kurum, kesim ve kişinin el uzatması karşısında bile yalandan, iftiradan, fitne ve fesattan geri kalmıyorlar..

Musul'da görevli 49 görevlimizin dünyayı hayran bıraktıracak bir çalışmayla kurtarılmaları bile gölgelenmeye çalışılıyor.. "Türkiye karşılık olarak Kobani'yi verdi" diyorlar.

Kendi oluşturdukları bataklık ve yıkımların hesabı sorulmasın, kendilerine karşı bölge halkları tek yürek olup, ortak tavır koymasınlar diye yalan ve iftiralarla kara propaganda çalışmalarını yürütüyorlar..

Bir yandan kendi yavruları İŞİD'i Türkiye'ye yamamaya çalışırken, diğer yandan da ateşin içine çekmek için Türkiye'yi İŞİD - PYD arasında taraf tutmaya zorluyorlar..
Türkiye bugüne kadar sayısız provakasyon ve tahriklere karşı durmasını bildi. İnşallah bundan sonra da serin kanlı ve akıllı tutumunu sürdürür.

Yazımın başlığına yansıyan bir fikir geldi aklıma.

Türkiye ilk gününden beri halkı - devletiyle Suriyeli muhacirlere kucak açtı, onlarla her şeyini paylaşıyor..

Aynı şey Kobani muhacirleri için de geçerli. Sınırda Suruç halkı başta olmak üzere, bütün belediyelerimiz, STK, gönüllü yardım kuruluşları, Valiliğin koordinatörlüğünde Kızılay, Afad, sağlık kuruluşları.. vs. bütün kurumlarımız gece - gündüz her türlü yardım için çırpınıyorlar..

Karşı tarafta Kobani 6 aydır karanlıkta. Savaş dolayısıyla elektrikleri kesik.

Sınır Mürşitpınar ile Kobani arasındaki demir yolu. Arada 100 mt mesafe yok. Mürşitpınar'dan Kobani'ye bir elektrik telini uzatmak 1 saatlik bir iş.

Biliyorum yapılması bu kadar kolay değil.

Mürşitpınar'dan Suruç'a.. Suruç'tan Urfa'ya.. Urfa'dan Ankara'ya.. Bakan - Başbakan - MGK…. Bürokrasi uzun iş!..

Başbakan Yardımcımız Yalçın Akdoğan (proğramında bir değişiklik olmazsa) bugün Urfa'da olacak.

Çözüm sürecinde emeği olanların başında gelen bir devlet yetkili olarak, bugün gideceği Mürşitpınar'dan Kobani'ye "Haydi bir kablo uzatın" deseler!..

Şeytan üzülür mü?

Bence bütün avanesiyle birlikte hırsından kavrulur.