Urfa'da yılın en sıcak günleri.

Herkes şikayetçi.

Sanki ilk defa oluyor.

Oysa her zaman böyleydi.

1975 Mayıs'ını hatırlıyorum.

Merkez Ortaokulunda 1. sınıf öğrencisiyim.

Beden eğitimi öğretmenimiz Ali Yelgin bizi 19 Mayıs Bayramına hazırlıyor.

Bayram günü okuldan çıkıp 11 Nisan Stadyumuna doğru yola koyulduk.

Üstümüzde sadece bir şort var. Yalın ayak yürüyoruz.

Bahçelievler'e girişte ayaklarımız asfalta batmaya başladı. Sıcaktan erimişti.

Dikkatinizi çekerim, daha mayısın ortası.

Diyeceğim o ki Urfa eskiden beri böyle.

Değişen ne?

Taşlı, topraklı, avlulu, ağaçlı, çiçekli, yaz yatacaklı, havadar evleri bırakıp apartmanlara taşındık.

Aşırı rağbet apartman ve beton oranını arttırdıkça arttırdı. Onlara da sabahtan akşama kadar güneş vuruyor. Vurdukça kızıyor, kızartıyor, kızdırıyor.

Hemen her evde ve iş yerinde bulunan klimalar içeriyi serinletirken dışarıya sıcak hava üflüyor.

Boyları sürekli artan apartmanlar hava sirkülasyonunu engelliyor.

Sayısı gittikçe artan arabaların harareti ve egzozundan çıkan sıcak hava da cabası.

Peki bütün bunlara karşılık yeşil oranını yeter miktarda arttırabildik mi? Ne gezer?

Bir de tabii konfor beklentimiz arttı, daha bir çıtkırıldım olduk.

Ayrıca tatile gidenlerimiz arttıkça, Urfa'yı serin yerlerle kıyaslamayı da alışkanlık haline getirdik.

Böyle böyle 'debelenip' gidiyoruz.