Madımaktan Başbağlara giden yol, hiyanet, pus, kin, kan, gözyaşı kokuyor. Derin eller derincek kazıp yüzyıllarca alevlenip harlanacak ateşin yaktığı yürekler kokuyor. Kazık sahipleri kazdığı kuyulara bir halkı atıp seyre durdukları büyük bir oyun, plan.

Kahr olsun 'Ateş sahipleri!'

Kahr olsun 'Hendek sahipleri!'

Kahr olsun 'Kazık sahipleri!'

'Onlardan, yalnızca 'üstün ve güçlü olan,' övgü sahibi Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı. Buruç, 85/8

Karanlığın kol gezdiği dönemlerdi. Hava puslu, çakallar inlerinde kendilerine tevdi edilmiş rolü çalışıyordu. Ağızlar köpürüyor, dil sarkmış salyalar toprağa düşüyordu.

Madımakta kardeşlik payesini bozacak kıvılcım çakılmıştı.33 kişi fikirlerinden ötürü diri diri yakılmıştı. Truva'nın atlarıyla şehre gelmiş, aklını kiraya vermiş birkaç maaşlı sloganist, insanlığı meçhul ibni Selüller Sivas sokaklarında mevzi kazıyordu.

Ülkenin kardeşliğini yüreğinden vuracak zehirli kılıçlar vicdanı parçalamaya dönüktü. Vicdan parçalandığında onulmaz yaralar açılır, konuşuldukça kanar, kanadıkça acılar depreşir, acılar depreştikçe buğz tohumları filizlenir, döngü böyle devam edip gider.

Kara bulutlar kara adamlarla gelmişti. Temmuz'un sıcağı buz kesmişti aniden. Çığlıklar, feryat figanlar namlu seslerine karışmıştı Başbağlar'da… Madımak'ın intikamı denilerek camiden çıkarılan güller, çiçekler caminin bahçesinde kurşuna dizilmişti. Köyün sokaklarında insan avı başlatılmıştı. Sayı 33'e varınca anca durdular.

Sokaklar kan kölü, barut tütüyordu namlular. Kara bulutlar bir geleceği çepeçevre kuşatmıştı. Amaç ifa olmuştu. Hendek sahipleri hedeflerine ulaşmıştı. Ancak yapılacaklar tam bitmemişti.

Yargı Madımak'ta dinlemeden şekil ve simalarına bakarak cezaları yağdırmıştı. Sakallıysan, yükümlü ibadetleri yerine getirmek için çaba içindeysen, eşin çarşaflıysa, suç işlemeye potansiyel güç taşıyorsun demektir. Delil, kime göre? Mahkeme heyetini kanaati bu yönde olmuştur.

Başbağlar'da ise; 1994 yılında Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) başlayan dava İzmir DGM'ye taşındı. Toplam 28 duruşma sonunda 1998 yılında Başbağlar katliamı takipsizlikle sonuçlandırılıp kapatıldı.

Güvenlik güçleri Başbağlar'ın katillerini yakalamak için bir çabanın içine girmemişti. Siyasiler demogojilerle olayı ört pas ediyor, geçiştirici demeçlerle kamuoyu nabzı tutulmuşlardı. Medya olayları görmezden gelmişti. Gazeteler üçüncü sayfada küçük bir köşeye sıkıştırmışlardı büyük haberi. Televizyonlarda haber değeri bile görülmemişti.

Bütün kapılar yüzlerine kapatılmıştı. TBMM insan hakları komisyonu sadece mağdurları dinledi. Devlet Denetleme Kurulu (DDK), eldeki bütün belge, bulgu, dökümanları alıp şahitleri dinledikten sonra dosyayı Sivas olayları ile birleştirdi ve fakat hazırlanan raporda Başbağlardan tek bir kelime dahi yazmadı.

Ve yakılan ateşte müslümanlar yanarken onlar etrafta oturmuş izliyorlardı. Gözyaşlarından düşen damlalar şayet fırat'a düşseydi ondan istifade eden tüm canlılar belki de ölürdü. Öyle zehirli, öyle acı ve kederli.

Yıllar geçmiş olmasına rağmen Madımak'ın katilleri müslüman olarak görülürken Başbağlar'ın esami bile okunmuyor. Müslümanların suçsuz olduğu bugün kesin olarak bilinmesine rağmen atıl suçlamalar devam ediyor. Olayların perde arkası karanlık gizleniyor. Çünkü gerilimden nemalanan asalaklar var. Hayatlarını halkın acısı, kutuplaşması, çatışmasına bağlamışlar. Ortam kaybolursa düzenleri bozulacak, rahatları kaçacak, esas yüzleri görünecek.

Evet, mağduriyetlerin bitmesi gerekiyor. Şer ittifakı ancak böyle dağılır. Kazdıkları hendeklerde boğulacaklar.

Nasıllığı karmaşık değil. Dosyalar tekrar açılacak ve yeniden adil yargılanma yapılacak, DDK Başbağlar raporu hazırlayacak, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başbağlar özel gündemi oluşturup duyarlılığını gösterecek, alınan kararlar deklare edilecektir…

Böylece hem toplum hem kişiler temizlenecek.