"Kemal Sunal, Nevra Serezli, Zihni Göktay, Reha Yurdakul, Turgut Özatay, Dinçer Çekmez" olmak üzere bir çok oyuncunun yer aldığı, Natuk Baytan'ın yönettiği, senaryosunu Aydemir Akbaş'ın yazdığı " Atla Gel Şaban", kara mizah denilecek bir sinema eseri.

Şaban, filmin afişinde isimdir, filmde " Şaban" Niyazi olmuştur. Bu tipik bir hilesi, Yeşilçam'ın.

Şaban/ Niyazi, çalıştığı İş yerinde üretilen çikolata ambalajlarına mani yazarak geçimini sağlayan masa başı çalışan bir memurdur.

Çalıştığı işyerinin müdürünün verdiği görev, yeni üretim için mani talebidir.

Senaryoyu kaleme alan senarist, manilerin sakız ambalajına yazıldığından habersiz olmalı ki sakız yerine çikolata ifadesini sıklıkla kullanır.

Elbette oyuncular, verilen senaryonun dışına çıkmamıştır. Genelde senaryo dışına çıkma, mümkün değildir.

Yönetmen de bu durumdan habersizdir.

Sakız yerine çikolatayı kabul edelim, bir noktada.

Çocuklar, sakızlarla birlikte futbolcu, sinema oyuncusu, av hayvanları olmak üzere verilen promosyonlarla satışı artırırdı. Seriyi tamamlayanlara genellikle kol saati hediye edileceğini bilirdik, bundan elli sene önce.

Seri genelde 50 ya da 100 fotoğrafı içine alan albüm hediyesiyle rüyalarımızı süslerdi.

Sakız ve çikolata değişimini kabul edebileceğimizi belirttik.

Bu oyuncular içinde mutlaka lise mezunları vardır.

SİNEMA eserinin yapımcısı, yönetmeni ya da danışmanı mutlaka bu vahim hatayı düzeltmeliydi.

Demek ki farkına varmamışlar, zaman bulamamışlar.

Değiştirmeleri gereken ifade neydi?

Bunlar hiç mi okulda mani okumamışlardır?

Divan Şiir'inin ne olduğunu duyanı mı yoktu, oyuncu kadrosunda?

Bir çok sinema eleştirisi kaleme alanlar, bu sinema filmini seyrederken reklâm arası çay içmekle meşgul olunca " Beyit " diye sayıklayan, aslında çalışanından mani isteyen Müdürün konuşma anlarını mı kaçırdı?

"Beyit" denilerek altı dizelik mani vücuda getiren senarist, kesik mani kuralına da uymamıştır.

Gelelim, yazımızın en önemli noktasına..

Eleştiri konusu ettiğimiz manilerin Fabrika Müdürü'nce ikide bir " beyit " olarak tekrarlanmasıdır.

Yaptığımız sinema araştırmalarında bu filme dair eleştirinin bu hususunun ele alınmadığını, zayıf olan senaryonun dönemin şartları içinde Yeşilçam'ın sıradan filmografisi arasında yer alır.

Filmin konusu maaşı ile geçinemeyen, sonradan altılı ganyan ile başlayan Şaban'ın hikayesini ele almaktadır. Yoksulluğun aile içindeki yansıması olarak da görülebilecek filmde spor adı altında bir büyükşehirdeki mafya ilişkilerini de mizah diliyle verirken paranın emek harcanmadan kazanımında kişilerin içine düştükleri ahlâksızlığa da projektör tutmaktadır.

Bu hususu niçin ele aldık, bir çok yazıda?

Şehir araştırmalarımızı yaparken gösterdiğimiz titizliği vurgulamak istiyoruz. Bu sinema filmini eleştirirken senaristin sakız ve çikolata, mani ve beyit ikilisini bilmeyişinin üzerine dikkât çektik.

Birçok şehir konulu kitapta bu tür yanlış bilgileri düşününüz...

Amacımızın bu yanlışlıkların önüne geçerek doğruların bilinmesini sağlamaktır.

Beyit ile dörtlük arasındaki farkı bilmeyenler, " Martılar ...Martılar" şeklinde sayıklarken, şehri ya da şehirleri bilmeyenlerin rehber kesilmeleri, yazar olarak kendilerini ifadesi, aynı konumdadır.