Nedense millet olarak aklımız başımıza hep sonradan gelir. Yapacağımız bir işe başlamadan önce her hangi bir plan, proje yapmaz daha sonra çıkması olası problemler ile uğraşıp dururuz.

Bunlar bir tanesi de asrın projesi olarak tanımlanan GAP Projesi ile ilgili. O da suyun etkili ve tasarruflu kullanımı ve özellikle sulamadan dönen suların temizlenmesi ve yeniden kullanımı ile ilgili.

Yıllardır bu memlekette su konusunda kaynak, etkili kullanım, havza yönetimi, su havzalarının koruması, atık suların tekrar kullanımı ile ilgili her hangi ciddi bir çalışma yapılmamış olup su ile ilgili her hangi bir bağlayıcı yasa çıkartılmamıştır. Var ise cahilliğimize verin.

Belki DSİ'nin çalışmaları vardır küflü raflarda. Onu da ne ben biliyorum ne de kamuoyu. Nihayet devlet aklı belki idealist birkaç akademisyen, yetkili, çiftçi ve son yıllarda adını sıkça duyduğumuz küresel ısınma neticesinde hızla tükenen tatlı su kaynaklarının tehlikesini sezerek Suyun etkin ve tasarruflu kullanımı konusunda 2011 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü'nü kurarak gelecek açısından gerçekten ümit verici ciddi adımlar attı. Bu kapsamda genel müdürlük tarafından 17 tane mevzuat hazırlanarak 26 proje tamamlanıp hayata geçirildi. Darısı GAP Projesine ve GAP Bölgesindeki illerin, su havzalarının ve sulama alanlarının başına diyoruz.

Dedik ya millet olarak aklımız başımıza hep sonradan gelir . Projelerin GAP Bölgesine temennisini ifade ederken bölgedeki duruma bakmak lazım; Maalesef GAP Projesine merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'lı yıllarda başlanıp 1993'te Harran Ovası'na su bırakıldıktan bu tarafa düşünülmemiş veya düşünülüp de hayata geçirilememiş alt yapı eksikliklerinden dolayı sulamadan 3-5 yıl sonra tuzlulaşma sonrasında tarım arazilerinin elden çıkma tehlikesi durumu arz edince birkaç vicdan sahibinden başka hiç kimse gerçekleri ortaya koymadı. Herkes işin kolayına kaçarak vahşi sulamayı ve çiftçiyi suçlu ilan etti.


Halbuki bütün ikaz ve uyarılara rağmen Ovayı sulayan suların tekrar akacağı tahliye kanalları yetersiz ve hatta yok denecek kadar azdı. Dahası drenaj kanallarının yapımına 2011 yılında başlandı ve damlama sulama gibi teknikler konusunda ne çiftçinin haberi vardı.

Bu eğitim verecek kurum ve kuruluşların ilgilileri ise daha kurumlarından ve 5 yıldızlı otellerdeki seminerlerden, toplantılardan henüz tarlaya inecek, çiftçi ile bir araya gelecek zamanı bulabilmiş değiller.

Bu kadar karamsar tablodan ve uzun sözden sonra sonuca gelirsek 11 Şubat 2016 tarihinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, DSİ, TÜBİTAK MAM, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Harran Üniversitesi Dicle Üniversitesi gibi su ile ilgili kurum ve kuruluş yetkililerinin bir araya geldiği " GAP Bölgesinde Sulamadan Dönen Suların Kontrolü ve Yeniden Kullanımı İçin İyileştirilmesinin Araştırılması Projesi" gibi uzun başlığa sahip ama özetinde 1993 yılından bu tarafa en verimli topraklarımızı da alarak Suriye'ye giden binlerce metreküplük atık sulama sularının tekrar kazanımı ile ilgili bir proje masaya yatırıldı.

İnşallah bu projenin gerekleri bir an önce hayata geçirilir ve bölgede bir damla suyumuz boşa gitmez .

Bu kadar yılı boşa harcadık bari önümüzdeki yıllarda hızlı yol alalım.
Yoksa bazen aklın başa geç gelmesi bile işe yaramaz.