Uzmanların bile tarif edemediği canavarca hislerle minik canlara kıyanlar,

Aynı tarifsiz his ve ruh hali ile hayvanlara işkence edenler,

Ufacık bir tartışmada bir birine silah, bıçak, sopa çekip öldürenler, yaralayanlar

Eşine, çocuğuna şiddet uygulayanlar,

Farklı inanç, mezhep, siyasi parti, dünya görüşüne sahip diye karşısındakine tahammülsüzün alasını sergileyenler,

Öğretmenini takmayan öğrenciler,

Anne, babasına saygı göstermeyen evlatlar,

Çocuğuna şiddet uygulayan anne babalar,

Rüşvet yiyen, irtikap yapan memurlar, bürokratlar,

Yalan söyleyen, çalan siyasiler,

Kalemini satan, yalakalık yapan, çıkar sağlamak için tehdit eden, şantaj yapan gazeteciler,
Müşterisini kazıklayan esnaflar,

Tefeciler, katiller, psikopatlar, manyaklar, hırsızlar, sapıklar, istismarcılar…

Listeyi uzatmak o kadar uzun ki..

Haberlere, sosyal medyaya baktığımız zaman içimizi karartan, birey olarak bizleri ürküten o kadar olaylar yaşanıyor ki her gün. Aklı başında bir insanın hem kendisi hem ailesi hem de toplum adına üzülmemesi, korkmaması mümkün değil.

Artık toplum olarak paranoyanın eşiğine geldik. Hatta bu eşiği aştık diye düşünüyorum. Neredeyse komşularımızdan, akrabalarımızdan hatta kendimizden korkar hale geldik. Evlatlarımızı tek başına okula, sokağa hatta komşuya gönderemez hale geldik.

Otobüste, çarşıda pazarda acaba birisine yanlışlıkla değmekten, komşumuza, eşimize dostumuza selam vermekten, siyasi görüşümüzü belirtmekten, eleştirmekten, eleştirilmekten, sevmekten, sevilmekten…

Yanlış, anlaşılırız diye korkar hale geldik.

Sahi biz ne zaman, hangi ara bu hale geldik?

Kimsenin evini kilitlemediği, evde kimsenin olmadığı zaman komşuda karnımızı doyurduğumuz, Ramazanda yedi kapıya kadar yemeklerin taşındığı, Hac döneminde Hacıların evlerde misafir edildiği, sadaka taşlarında paraların taştığı, yollarında kimselerin kalmadığı, ırzın, canın ve malın, düşüncenin sadece kanunla değil vicdani ve ahlaki olarak ta güven altında olduğu günlerden bu güne ne değişti?

Neyimizi veya nelerimizi kaybettik te bu günlere geldik?

Ahlaki değerlerin aşındığı bir toplumda en ağır cezalar suç işlenmesini sadece biraz azaltır. Suç işlenmesini engelleyemez.

Artık aydınlarımızın, öğretmenlerimizin, hocalarımızın, siyasilerimizin, gazetecilerimizin, sosyologlarımızın, psikologlarımızın ve her şeyden önce fert kendimizin şapkamızı önümüze koyup şu sorunun cevabını vermesi lazım;

Biz hangi ara bu hale geldik?