M. Sarmış: Şimdi gelelim köşe yazarlığınıza… Nasıl başladı? Nerelerde yazdınız? Neler yazdınız?

F. Kürkçüoğlu: O da Ahmet Eşref Fakıbaba ile başladı. Belediye başkanı seçildiği zaman ben Malatya'da idim. Geldiğimiz zaman aşırı bir teveccüh gösterdi. Doktor olmaları hasebiyle Müslüm Sunay'la arkadaşlar. Ben de onun vesilesiyle tanıştım. Hakikaten memleket için iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Sevdim kendisini. İcraatlarını beğeniyordum. Tabi caizse ona arka çıkmak, desteklemek maksadıyla Urfa Sembol Gazetesinde, bir de Ali Çizmecioğlu'nun sahibi olduğu Urfapress İnternet Sitesinde yazmaya başladım. Fakıbaba'nın icraatlarını anlatıyorum, kendisine çeşitli tekliflerde bulunuyorum, yol gösteriyorum. Daha sonra Urfa kültürü üzerine yazılar yazmaya başladım. Bir hayli yazdım.

Sonraki dönem Urfa büyükşehir oldu; Fevzi Demirkol da Haliliye İlçe Başkanlığına aday oldu. Fevzi Bey arkadaşımız. Bu sefer onu desteklemek için yazılar yazmaya başladım. Herkes de bilir, herhangi bir menfaat karşılığı değil, arkadaşım olduğu için yazdım. Çok sevdim o işi. Urfa Sembol kapanınca Urfapress'te devam ettim. Ali Çizmecioğlu rahatsızlanınca siteyi bıraktı. Ben de yazmayı bıraktım. Ondan sonra romana başladım.

M. Sarmış: "Çapıt Top" romanı… O zaman oraya gelelim. Öyle bir roman yazma fikri nasıl ortaya çıktı? Daha önce şunu sorayım, sizin roman okumayla aranız nasıl?

F. Kürkçüoğlu: Desem ki öğretmenliğim sırasında hiç okumazdım. Hep çok meşgul olduğum için fırsat bulamazdım. Sonradan arkadaşların tavsiyesi ile bazı kitaplar okudum. Daha ziyade siyasi ve dini konularda kitaplar…

M. Sarmış: Çapıt Top fikri nasıl ortaya çıktı?

F. Kürkçüoğlu: Yine arkadaşların tavsiyesi ile oldu.

M. Sarmış: Hani böyle Eski Urfa konularına çok meraklısınız. Çok tatlı konuşuyorsunuz. Hatıralarınızı çok güzel anlatıyorsunuz. Onlar da size kitap mı yaz dediler?

F. Kürkçüoğlu: Yani biraz öyle oldu. Demin dediğim gibi Urfa'ya dair çok köşe yazısı yazdım. Arkadaşlar "Usta, niye Urfa ile ilgili bir kitap yazmıyorsun?" dediler. "Yazılarımı bir araya getirip kitaplaştırayım." dedim. "Öyle değil, roman gibi bir şey olsun." dediler. Bu konuda en büyük destekçim yine Mahmut Örer oldu. Tamam deyip çocukluğumdan itibaren yazmaya başladım. İki sene kadar sürdü. Çünkü araştırıyorum. Yanlış bir şey yazmayayım diye büyüklerimden soruyorum. Unuttuklarım olabilir diye soruşturuyorum. Çocukluğum, hatıralarım, büyüklerimden duyduklarım, Urfa'nın günlük hayatına dair bilgiler… Tabii oradaki bütün bilgiler bana ait olmayabilir. Hepsi yaşadıklarım da olmayabilir. Olsun. Amacım sırf Urfa'ya dair iyi bir eser bırakmak… 460 sayfayı buldu. Bazıları çok uzun, kimse okumaz, dedi. "Olsun" dedim, "Bence iyi bir şey oldu." Sıra geldi yayınlamaya. Benim gücüm yetmez. Haliliye Belediye başkanı Fevzi Demirkol'a söyledik. İlgilendi. Getir bakalım dedi. Götürdüm. Bir gecede okumuş. Çok hoşuna gitmiş. "Tamam, basalım." dedi. Telif filan dedi. "Ben telif melif bilmem, istemem de, yeter ki bu kitap basılsın." dedim. "1950'li Yıllarda Urfa'da Hayat" alt başlığı ile 2018 yılında bastılar. Üç bin adet. Bin adedini bana verdiler. Ben de hiçbir ücret talep etmeden eşe dosta dağıttım, imzalayıp uzaktakilere postaladım.

M. Sarmış: Ben de o sırada İlçe Kültür Şube Başkanı Kadir Kırıcı'dan alıp okudum. Çok hoşuma gitti. Çok etkilendim. Hem güldüm, hem ağladım. GAP Gündemi Gazetesinde bir köşe yazısı da yazmıştım. Sonra da Milli Eğitim Müdürlüğünde görevli damadınız Necati Türk ile beraber Yenişehir'deki atölyenize gelip sizinle tanıştım. İşin edebi yönü bir tarafa Urfa'nın yakın tarihini, Eski Urfalıların günlük hayatını, sosyal hayatını, ev hayatını çok güzel anlatmışsınız. Adeta bir belgesel gibi… İleride tarihi bir kaynak olarak kullanılacak bir eser.

F. Kürkçüoğlu: Cihat abimin de çok katkısı oldu. Yazdığım her bölümü ona gönderdim; inceledi, düzeltmeler ve eklemeler yaptı. Emeği çok oldu.

M. Sarmış: Dili de çok güzel. Sade ve akıcı… Bir öğretim üyesi hakkında bir makale de yazmıştı.

F. Kürkçüoğlu: Evet. Nevşehir Üniversitesinden Ömer Kırmızı Bey yazdı.

M. Sarmış: Sizin ezberinizde olmayabilir; kayda girsin diye ben notlarımdan nakledeyim. Ömer Kırmızı, Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölümü Doktor Öğretim Üyesi. Yazdığı makalenin tam adı "M. Fuat Kürkçüoğlu'nun "Çapıt Top" Kitabında Halkbilimsel Unsurlar". (Folklor Akademi Dergisi, Cilt:6, Sayı:1, 25-44)

F. Kürkçüoğlu: Eyvallah!

M. Sarmış: Bu konuya girmişken ikinci romanınızdan da bahsedelim. "Uray Otel". Yine Urfa var, ama konu çok farklı, kurgu daha fazla.

F. Kürkçüoğlu: Evet. Bunda da Cihat abimin etkisi oldu. Şöyle ki, Urfa'ya gelmişti. Söz, Eski Türkmen Sinemasının salonunda bulunan bulanan resimlere geldi. Eskiler onları bir Rus sanatçısının çizdiğini söylerdi. Cihat Abim öyle olmadığını söyledi. Nasıl dedim? Dedi ki İstanbul'da yaşayan Urfalılar o ressamla karşılaşmışlar. Adam 70-80 yaşındaymış. Bizimkiler biz seni bir Rus casusu olarak biliyorduk filan demişler. Adam çok üzülmüş. Aslında İstanbullu bir ressammış. Böyle ilginç bir hikâye… Dedim ben bunu yazarım. Nasıl yazarsın? Dur bak dedim. Sonra başladım yazmaya. Çapıt Top'tan daha çok sevdim bunu. Çünkü her şeyi bana ait. Tamamen kafamda kurguladım. Hayal gücümü kullandım. Bir iki hususu Avukat Müslüm Akalın Beye sordum. "Bundan hukuki bir sorun çıkar mı? Bir dava açılır mı?" Onun yol göstermesi ile bir iki ufak değişiklik yaptım. Sonunda bitti. En zevk alarak yazdığım kitabım oldu. 2019'da kendi imkânlarımla bastırdım.

M. Sarmış: Bir de son olarak "Dalyan Mustafa" var.

F. Kürkçüoğlu: Kent Konseyi Başkanı Adil saraç çocukluk arkadaşımdır. Bir gün telefon açtı. "Urfa'nın kurtuluşu ile ilgili gençlerin okuyabileceği hiçbir kitap yazılmamış." Dedim "Müslüm Akalın'ın yazdığı çok kitap var." Dedi "Öyle değil, bir kahramanlık romanı. Birkaç kişiye söyledim, biz yazamayız dediler. Sen yazar mısın? Belediye başkanı ile görüştüm; o da basacak." Dedim "Sipariş roman olur mu?" Dedi "Çapıt Top'u ve "Uray Oteli"ni yazan bunu da yazar." Kabul etmek zorunda kaldım. Ortaokul-lise çocuklarının okuyabileceği şekilde kısa ve öz olmasını istiyorlardı. Ben de öyle yaptım. Bir de geçen yılın Kurtuluş Bayramına yetişmesi lazımdı. Hemen başladım yazmaya. İnsan aklı acayip. Birden bire Dalyan Mustafa adlı bir kahraman nasıl aklıma geldi, olayları nasıl bağladım, hayret edilecek bir durum. Çocukluğundan aldım, büyüttüm, askere yolladım, Birinci Dünya Savaşına kattım, geri geldi, falan filan… Bitti. Beğendiler. Büyükşehir Belediyesi geçen yıl bastı.