Jan Dark Hristiyanlar için bir azize, İngiltere ye karşı ülkesini savunduğundan İngilizler tarafından yakalanan bu kadın Fransız makamlarına teslim edilir. Bu azize kendisine bazı İlahi mesajlar geldiğini iddia eder.

Papazlardan kurulu bir hakim heyeti tarafından bu kadının ateşte yakılmasına karar verilir ve bu kadın yakılan ateşlerin ortasında cayır cayır yanarken inancını haykırır. Engizisyon mahkemesince verilen bu feci kararın sonucunda Jan Dark’ın vücudunun yanık külleri rüzgarla etrafa savrulsa da, onun onurlu mücadelesini insan olan her insan takdir eder.

Bu olay birçok filmlere bile konu olmuştur.

Bu kadının ölümünden yirmi beş yıl sonra tekrar dava açılır. Bu kadının ifadeleri toplanan delillerle bu kadının masum olduğu anlaşılır ve mahkeme heyetinin hakimler tarafından değil, papazlar tarafından teşkil edilmesi bu feci hukukun meydana gelmesine sebebiyet verdiğinden bu karanın geçersiz olduğuna ve Jan Dark'ın beraatına karar verilir.

Böylece laikliğin beşiği olan Fransa da meydana gelen bu olay kara bir eke olarak mahkeme kayıtlarına geçer

Hristiyanlık dini İslamiyet gibi değildir, ahireti esas alır., dünya ahkamı yoktur. Onun için Hristiyanlık aleminin kilisenin baskısından kurtulması için laiklikliğe ihtiyaçları olabilir. Amma İslam dini Hristiyanlıkla kıyas edilmez çünkü; hem ahireti ve hem de dünya hayatının her alanını kuşatır ve boşluk bırakmamıştır. onun için İslam'ın laikliğe asla ihtiyacı yoktur..

İşte bazılarının o hayran kaldığı ve Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasında bu hüküm değişmez, değiştirilemez ve değiştirilmesi için kanun dahi teklif edilemez diye haşa sümme haşa Kur'an ayeti gibi dünyada emsali olmayan LAİKLİK ilkesinin yer aldığı bir anayasa ile bu ülke idare olunmaktadır.

Laikliğin başımıza ne felaketler getirdiğini belki bu nesil fazla bilmez amma, yaşlılar Kur'an öğrenmek için Hocalara giderken bile gizli gizli gittiklerini ve zaman zaman Kur'an okuyan hocalar hakkında adli işlem yapıldığını bilirler. Çünkü o dehşetli günleri bizzat yaşamışlar.

Eski Yargıtay Başkanı Yekta Güngör Özden olsa gerek ne demişti, Laik olmayan insan değildir. Geçmişteki bütün insanları hayvan yerine koymuştu.Bir hukukçu böylesine ilkel bir ifade kullanır mı.. Kullanmıştı işte hem de hiç çekinmeden. Çünkü o zamanın Reisicumhuru Turgut Özal tarafından atanan bir üyenin evraklarını işleme bile koymamıştı. Onun güvendiği ve kendisini destekleyen arkasında derin devletin gücü vardı.

Bu adam Yargıtay başkanı idi, onun ifadesine göre babalarımız dedelerimiz insan değildi Bütün geçmişimize açıkça hakaret ediyordu.. Hatta Laikliği 1937 yılında Türkiye ye getiren Mustafa Kemal 1938 yılında öldüğünden sadece bir yıl laik olarak yaşamıştı.

Ne yapalım ülke böylelerinin elinde kalmıştı.

Unutamayacağım bir hatıram var. Suruç ta çocuk yaşta idim Rahmetli dayım ile Babam birlikte namaza gitmişlerdi. Aradan saatler geçti bunlar eve dönmediler. Yaptığımız araştırmada karakolda olduklarını anladık. Suçları namazdan çıkarken başlarında takke olduğundan haklarında kanuni işlem yapılmış. Bu gibi olaylar işin en basit tarafı. Binlerce mahkeme ve dava adliye kayıtlarında mevcuttur. Kur'an ve tefsirlerini okuyanlar mahkemelerden hiç eksik olmadılar.

Dinsiz bir nesil yetiştirmek için melanetli bütün yollara baş vurdular.

İlerde buna benzer ülkemizde cereyan eden bazı olayları arz edeceğim.

Allah'a emanet olun haydi kalın sağlıcakla.