Sanat ve kültür, toplumların tarihleriyle gelecekleri arasındaki bağı kurma konusunda hayati bir rol oynar. Bir toplumun ilerlemesi ve medeniyeti, sahip olduğu zenginliklerle şekillenir. Bu zenginlikler, folklorik ve tarihsel süreçlerle sıkı bir şekilde bağlantılıdır. Aynı zamanda arkeolojik bulgular, halk oyunları, el sanatları, yemek kültürü, adetler, gelenekler ve görenekler gibi somut örnekler, bir toplumun medeniyet düzeyini yansıtır.

İnsanlar, gündelik yaşamları içinde çalışmalarıyla, uğraşlarıyla ve yaşamla olan mücadeleleriyle toplumlarının kültür ve sanatını şekillendirirler. Bazen bu ifade öykülerle, bazen şiirle, bazen manilerle ve ninnilerle, halk oyunlarıyla kendini gösterir. Şanlıurfa yöresinde sergilenen halk oyunları da tarihsel ve toplumsal yaşamın bir parçasıdır ve geçmişten günümüze farklı platformlarda kendini ifade etmiştir.

Şanlıurfa'da halk oyunları, bölgenin tarihine ve toplumsal yaşamına derinlemesine kök salmıştır. Bu oyunlar, geçmişten gelen gelenekleri ve toplumsal bağları yansıtır. Oyunların ritmi, kostümleri ve dans figürleri, bu toprakların zengin geçmişine bir pencere açar. Aynı zamanda, halk oyunları toplumun birlik ve dayanışma duygularını güçlendirir ve genç nesillere geçmişlerini ve kültürlerini hatırlatır.

Halk oyunları, bir toplumun kültürel mirasını canlı tutmanın ve gelecek kuşaklara aktarmanın önemli bir yoludur. Bu oyunlar, toplumların kimliklerini ve değerlerini korurken, aynı zamanda onları diğer toplumlarla paylaşır. Bu nedenle, Şanlıurfa'da sergilenen halk oyunları, bu bölgenin zengin kültürel dokusunun bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.

Şanlıurfa'nın coğrafi konumu ve tarihi zenginlikleri, bu bölgenin kültürel ve sanatsal açıdan büyük bir öneme sahip olmasını sağlar. Giyim kuşam, ses, yöresel oyunlar, yaşam tarzı ve konuşma biçimi gibi özellikler, bu bölgenin kimliğini ve zenginliğini yansıtır.

Özellikle Şanlıurfa'nın coğrafi konumu, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisi altında olmasına ve bu etkileşimin kendine özgü bir kültür ve sanatın doğmasına katkı sağlamıştır. Bu nedenle, bölgeye özgü giyim tarzları, ses tonları, yöresel oyunlar ve yaşam tarzları diğer bölgelerden farklılık gösterir.

Geçtiğimiz günlerde GAP Gündemi YouTube kanalında sunduğum "Şanlıurfa'da Kültür ve Sanat" programının konuğu olarak Urfalı bir hemşerimiz olan Şükrü Üzümcü'yu ağırladım. Şükrü Üzümcü'nün çocukluğundan beri halk oyunlarına olan tutkusu ve adanmışlığı, bu bölgenin kültür ve sanatını yaşatma ve tanıtma misyonunu yansıtır. Onunla gerçekleştirdiğiniz keyifli sohbet, Şanlıurfa'nın kültürü, sanatı ve halk oyunları hakkında daha fazla bilgi edinmenizi sağlamaktadır.

Bu tür programlar, bir toplumun kültürel mirasını ve sanatsal değerlerini koruma, tanıtma ve gelecek nesillere aktarma açısından son derece önemlidir. Şanlıurfa gibi kültürel zenginliklere sahip bölgelerin bu tür etkinliklerle desteklenmesi, bu değerlerin sürdürülebilirliğini ve yaygınlaştırılmasını sağlar. Şükrü Üzümcü gibi tutkulu insanlar, bu kültürün yaşamasına ve geleceğe taşınmasına büyük katkı sağlarlar.

Şükrü Üzümcü'nün halk oyunlarına olan tutkusu ve katkıları, Şanlıurfa'nın kültür ve sanat zenginliğini koruma ve tanıtma konusundaki önemli çabaları yansıtmaktadır. Çocukluk yıllarından itibaren halk oyunlarına olan ilgisi, onun bu alanda büyük bir uzman ve gönüllü eğitmen olmasına yol açmış gibi görünüyor.

Mahalle ve il düzeyindeki yarışmalara katılarak, sıra gecelerinde ustalarıyla bir araya gelerek halk oyunlarını yaşatmış ve geliştirmiştir. Çocukluk döneminde sokak aralarında oynadığı oyunları hatırlaması, kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılmasının ne kadar önemli olduğunu gösterir.

Ayrıca, Şükrü Üzümcü'nün Cemal Akbaş ve rahmetli Abuzer Akbıyık gibi önemli figürlerin etkisi altında yetişmiş olması, halk oyunlarına olan tutkusuna daha da derinleştirmiş ve kendisini geliştirmesine yardımcı olmuştur.

Şurkav (Şanlıurfa İli Kültür, Eğitim, Sanat ve Araştırma Vakfı) gibi kuruluşların varlığı, bölgedeki halk oyunlarına ve kültürel mirasa olan bağlılığı pekiştirir. Bu tür vakıflar, geçmişle gelecek arasında köprüler kurarak, geleneksel sanatları korumaya ve yaşatmaya yardımcı olur. Ayrıca, dönemin valisi Ziyaeddin Akbulut tarafından kurulan Şurkav'ın ulusal ve uluslararası etkinliklere katkı sağladığını ve kültür geceleri gibi organizasyonlarla bu değerleri ön plana çıkardığını belirtmemiz, bölgede kültür ve sanatın yaygınlaştırılması ve korunması konusundaki çabaların ne kadar önemli olduğunu vurgular.

Şükrü Üzümcü ve onun gibi gönüllüler, kendi bölgelerinin zengin kültürünü yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya yönelik çalışmalarıyla takdiri hak ediyorlar.

Şükrü Üzümcü'nün dörtlü değnek oyunu (fasıl oyunu) ve diğer geleneksel oyunların önemine vurgu yapması, bu oyunların kültürel değerini koruma ve yaşatma konusundaki kararlılığını yansıtıyor. Oyunların orijinal isimlerinin ve kökenlerinin bilinmesi, bu oyunların tarihsel ve kültürel bağlamını anlama açısından önemlidir.

Kımıl, zavva, keriboz, şujın, teşi gibi oyunların toplumsal yaşam izlerini taşıdığını ve yerel anıları yansıttığını belirtmek, bu oyunların sadece eğlence aracı olmanın ötesinde derin bir kültürel öneme sahip olduğunu gösterir.

Köylüler arasındaki halk oyunları yarışmalarının, bu oyunların özelliklerini, giysilerini, takılarını ve makyajlarını kayıt altına almak için fırsatlar sunduğunu ifade etmek, bu geleneksel sanatın belgelenmesine ve gelecek kuşaklara aktarılmasına yardımcı olur.

Üzümcü'nün dile getirdiği endişe de son derece önemli. Halk oyunlarının unutulması veya ilgi görmemesi, bu önemli kültürel değerlerin kaybolmasına yol açabilir. Bu oyunların tarih boyunca oynanmış olduğunu ve kültürel mirası yansıttığını unutmamak önemlidir.

Ayrıca, Müküm Tahir, Yasin Aygül İsmet İnönü döneminde oyunları oynadıklarını ve hatta bazılarının ödüller kazandığını belirtmek, bu oyunların tarihdeki yerlerini vurgular. Ayrıca, Yasin Aygül'ün oğlu İsmail Aygün'ün Ankara müzesinde sergilenen bir folklor karikatürüne sahip olduğu bilgisinin aktarılması, bu oyunların geçmişte ne kadar büyük bir ilgi gördüğünü gösterir ve bu tür eserlerin bugün bile kültürel mirası yaşatma görevini sürdürdüğünü gösterir.

Şükrü Üzümcü'nün halk oyunlarına ve kültür mirasına olan katkıları, Şanlıurfa'nın ve ülkenin kültürel zenginliklerinin korunması ve tanıtılması açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu önemli çalışmalar, yazılı eserler ve arşivlerle gelecek nesillere aktarılabilir ve bu kültürel değerlerin sürdürülebilirliği için büyük bir katkı sağlar.

Abuzer Akbıyık'ın yazılı kitabı ve Şükrü Üzümcü'nün eserleri, bu alanda yapılan çalışmaların önemini vurgular. Bu kaynaklar, halk oyunları ve giyim kuşam gibi geleneksel unsurların belgelenmesi ve korunması için önemli referanslar olabilir.

Halk oyunları ve folklor, genç nesillere kültürel değerlerin ve geleneklerin aktarılmasında kritik bir rol oynar. Bu sanat dalları, zararlı alışkanlıklardan uzak durmayı teşvik eder ve gençlerin toplumsal bağlarını güçlendirir. Bu nedenle, çocuklar ve gençlerin halk oyunlarına ilgi duymaları ve bu konuda eğitilmeleri, Şanlıurfa'nın ve ülkenin kültürel mirasının gelecekte de yaşamasına yardımcı olacaktır.

Rahmetli Cemal Akbaş'ın halk oyunları ve derleme konusundaki ciddi çalışmalarının, Urfa için büyük bir kaynak oluşturduğunu ve kültürlerin kayıt altına alındığını belirtmek, bu mirası koruma ve tanıtma amacına hizmet etmiştir. Şükrü Üzümcü ve onun gibi gönüllülerin bu çalışmaları devam ettirmesi, bu kültürel ögelerin unutulmasını önler.

Son olarak, gençlerin bu kültürel ögeleri sahiplenmeleri ve geliştirmeleri için teşvik edilmesi son derece önemlidir. Bu tür sanatsal ifadeler, kültürel bağları güçlendiren bir araç olarak gelecek nesillere aktarılmalıdır, aksi takdirde bu zengin mirasın kaybolma riskiyle karşı karşıya kalabiliriz.

Halk oyunları, geçmişin izlerini taşır ve nesiller arası bağları güçlendirir. Bir araya gelmek, birlikte mutlu olmak, sevinmek ve coşmak için halk oyunları önemli bir araçtır. Bu nedenle, bu sanat dalına ve kültürel mirasa daha fazla önem verilmelidir.

Okullar ve diğer kurumlar, halk oyunlarıyla ilgili çalışmaları teşvik etmelidir. Özellikle okullarda, genç nesillere halk oyunlarının öğretilmesi ve bu geleneksel sanatın yaşatılması için çaba gösterilmelidir.

Halk oyunları, halkımızın gerçek yaşam kültürünün yansımasıdır ve bu değerlerin korunması ve tanıtılması toplumumuzun zenginliğini artırır. Bu nedenle, halk oyunlarına ve folklor çalışmalarına verilen destek, bu kültürel mirasın yaşatılmasına ve gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlar.

Bir başka yazıda buluşmak dileğiyle…