Kültür, sanat, medeniyet ve dinlerin izlerini taşıyan, her taşın altında sanat eserleriyle bezeli bir açık hava müzesi görünümünde bulunan 12 bin yıllık geçmişe sahip Göbeklitepe, Şanlıurfa'ya özgü bir mabed olarak bilinir. Kiliseler, medreseler, camiler ve hamamlarla donatılan bu bölge, sürekli ilgi odağı olup dikkatleri üzerine çeker. Aynı zamanda yiğitlik destanıyla da tanınan Şanlıurfa, 8 peygamberin yaşadığı yer olarak bilinen Hazreti İbrahim'in Nemrut tarafından ateşe atıldığı HalilurRahman Gölü ile inanç turizminin ilgi odağı haline gelmiştir. Zengin yemek çeşitleri ve giysileriyle adeta bir kültür ve sanat hazinesi merkezidir. Bu zengin yönüyle dikkat çeken Urfa, misafirperverliğiyle de ayrı bir ilgi çekmektedir. Urfalılar, Urfa'yı çok sevmekte ve Urfa'ya düşkündür. Urfa kültürünü yaşamak, geliştirmek ve yaymak, Urfalıların asli görevidir. Bu görevleri çok iyi bilen, geçmişi günümüze taşıyan kültürel bir köprüyü koruyan değerli bir ağabeyimizin Urfa merkezindeki yaşamını gözlemleyerek, sizlerle Urfa'yı bir kez daha paylaşacağız. Bahsettiğim değerli ağabeyimiz, geçtiğimiz günlerde GAP Gündemi YouTube kanalında Şanlıurfa'da Kültür ve Sanat programını sunduğum canlı yayın konuğu oldu. Kendisiyle keyifli bir sohbet gerçekleştirme fırsatını yakaladım ve bu sohbeti sizlerle de burada paylaşmak istiyorum. 

Hasan Fehmi Hayırlı, 1949 yılında Şanlıurfa merkez Su Meydanı Mahallesi'nde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Urfa'da tamamladıktan sonra üniversite eğitimini Ankara'da tamamlamıştır. Çiftçi bir ailenin çocuğu olan Hasan Fehmi, Urfa kültürüne büyük bir ilgi duyan ve bu kültürü yaymaya çalışan bir kişidir. Geçmişte Ticaret Odası'nın genel sekreterliği görevini yapmış olan Hasan Fehmi, o dönemde 27 yemeğin tescillendiğini ve Ticaret ve Sanayi Odası bünyesinde ilk kez halk oyunları ekibinin kurulduğunu ifade etmektedir. Hasan Hayırlı ayrıca ŞURKAV Vakfı'nın yönetim kurulu üyesidir.

Hasan Hayırlı ile Şanlıurfa'nın unutulmuş kültürlerini ve geleneklerini konuştuk. Evliliklerde kız bulmanın yöntemlerini ve püf noktalarını kendisinden dinledik. Düğünlerde, dağlarda pikniklerde, hamamlarda ve taziyelerde gelin adayının tespit edildiğini veya tavsiyeyle geldiğini belirtti. Gelin adayı tespit edildikten sonra bazen şehir merkezinin bazı mahallerinden geçerken damat adayıyla karşılaşmasının takdirine bağlı olduğunu söyledi. Aksi takdirde gelinlerin zifaf gecesine kadar damatla hiç görüşmeden evlendiklerini belirtti. Tespit edilen gelin için bir kadın düğürcü aracılığıyla kız tarafının kesim kağıdını erkek tarafa getirdiğini ifade etti. Kesim kağıdının Bismillahirrahmanirrahim ile başladığını ve karşı tarafın erkek damat tarafı tarafından kabul edilmesi durumunda her iki tarafa da "hayırlı olsun" cümlesiyle listeyi götüren bir mektubun kız tarafından iletildiğini söyledi. Gelin istendikten sonra damat ailesi kirve ayarlar ve kirvenin damadın amcasından daha yakın olduğunu belirtti. Kirvenin kızıyla evlenilmediğini ve kirvenin oğluna kız verilmediğini ifade etti. Kirvenin evin içine rahatlıkla girebildiğini söyledi.

Şanlıurfa yöresinde gelin istemeden sonra sakal öpme, saç öpme ve teşekkür tatlısı gibi adetlerin olduğunu belirtti. Hasan Fehmi Hayırlı, yaşlı erkeklerin sakalını öpmek için gittikleri, kadınların ise kız tarafının kadınlarıyla görüştüğü bir ritüel olan "saç öpme" adetini anlattı. Teşekkür tatlısına ise karışık bir grup olarak gidildiğini ifade etti.

Hasan Fehmi Hayırlı sözlerinin devamında şunlardan bahsetti: Eski Urfa geleneğinde gelin istedikten sonra çeyiz alışverişleri ve çeyiz töreni gerçekleşir. Düğünden üç gün önce erkek tarafının birkaç kadınıyla birlikte gelin tarafının tüm kadınları Duru Hamamı'na, yani gelin hamamına gider. Orada eğlenceler düzenlenir, gelin yıkanır ve düğüne hazırlık yapılır. Ardından boş geceler tertiplenir. Kız tarafı ve erkek tarafı ayrı ayrı boş geceler düzenler. Bu boş geceler, düğüne hazırlık geceleridir. Kına gecesi ise gelin ve damat ayrı ayrı kınalanır.

Düğünden bir gün önce gelin, eğlence eşliğinde yürüyerek akşam fanız ışığı öncülüğünde türküler, hoyratlar ve maniler eşliğinde her geçiş meydanında oturulup bir fasıl yapılır. Ardından gelin, damadın yakınının evine getirilir ve o gün gelin orada misafir edilir. Ertesi gün düğün gerçekleşir. Sabahtan akşama kadar kadınlar oynar ve kadınların düğün çalgıcıları genellikle Cırcır ve Boğuz (Görme engelli Ermeni asıllı) cümbüş ile keman çalar. Öğleden sonra ise fasıl oyunu oynanır. Fasıl oyunu kılıç kalkan dörtlü değnek oyunudur ve her mahallenin kendi ekibi vardır. Mahalle ekipleri düğün evine gelir ve oyunlarını sergilerler. Kadınlar da damdan zılgıtlarla eşlik eder.

Daha sonra düğünde davul-zurna oyunlarıyla eğlence geç saatlere kadar sürdürülür. Düğünlerin olmazsa olmazı süpha yemeği, kuzu içi pilav, zerde, beyaz pirinç pilavı gibi yiyecekler ikram edilir. Damat kıyafeti tepsi içinde kız evinden bir grup tarafından müzik eşliğinde damat evine getirilir. Kıyafetlerin olduğu tepsiyi genellikle Kız Mıço denilen kişi başında taşıyarak getirir. Kız Mıço, büyük yolda oturan bir Urfalı hemşerimizin kadın işlerinde ustalığı ve çiftetelli oyununda kadın gibi oynayışı nedeniyle kendisine verilen lakaptır. 

Urfa düğünlerinde damadın tahtı zeytin dallarıyla süslenir ve üzerine mumlar takılır. Damadın önünde bir masa kurulur ve güllerle süslenir. Kirve tarafından damada sako (ceket)  giydirilir ve üzerine para, şeker, fıstık gibi malzemeler atılır. Bazen de gelinler faytonla getirilebilir.

Urfa düğünlerinde orta oyunları da sıkça sergilenirdi. Kadınlar kendi aralarında oyunlar sergiler, kadın-erkek taklidini yapar ve farklı kıyafetler giyerlerdi. Bu oyunlarda kömürden bıyık yaptırılır, ellerine baston alınır, kadınlar şalvar giyer. Özellikle kırsal kesimde Urfa düğünlerinde bu tür oyunların daha belirgin örnekleri bulunur. Kırsal alanlarda davul-zurna veya diğer müzik aletlerinin dışında, teneke veya leğen gibi nesneler kullanılarak çalınan müziklerle eğlence sağlanırmış.

Hasan abimizin anlattığı bir Urfa düğününde ise sokakta kilimler serilmiş. Bir adam sırt üstü uzanmış ve yüzü örtülmüş. Ellerinden birine kadın şeklinde mendillerle bağlanırken diğerine erkek şeklinde mendillerle bağlanmış. Sadece elleri dışarıdayken davul eşliğinde oynayarak sürünüp milleti coşturmuş.

GAP Gündemi YouTube kanalında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bu sohbette dağ yatılarından da bahsettik. Hafta sonları genellikle sıra arkadaşları bir araya gelerek dağlara yatıya gittiklerini anlatıyor. Bu yatılarda hoyratlar okunur, yemekler yapılır ve eğlenceler düzenlenir.

Programda ayrıca Karlık Mağaraları'nın özelliklerinden ve kışın üzerine yağan karların davul-zurna eşliğinde halay çekilerek karların depolandığından bahsettik. 11 Nisan Kurtuluş Bayramı geçitlerinde ise saco canlandırmaları yapılır. Kırsal alanda 200-300'e yakın Arap atıyla tören alanında geçitler düzenlenir. Özellikle kamyon kasalarında Urfa esnafının esnaf canlandırmaları gerçekleştiriliyordu. Demirciler, kasaplar, kürkçüler, çulcular gibi esnaflar geçitte yer alıyorlardı. Kur'an hatmeden küçük çocuklar ise süslendirilmiş atlarla gezdiriliyor ve Kur'an-ı Kerim okuyordu. Ayrıca, failetü failet rahle taşıma törenleri de gerçekleştiriliyordu.

Hasan Fehmi, bayramlarda Urfa'da ahşap leylilerin yaygın olduğunu ve elmalı şeker, horoz şeklinde yuvarlak şeker gibi geleneksel şekerlerin, akitlerin satıldığından bahsediyor. Ayrıca, Urfa taziyelerinde kadınların cenaze üstünde saç örüklerini kesip attığını ve şivanlar yapıldığını, haraçların toplandığını anlatıyor.

Programda Hasan Fehmi Hayırlı, Urfa'da belediyenin bando takımının varlığından bahsediyor ve Urfa halkının zengin aile düğünlerinde bando çaldığını ifade ediyor. Ayrıca, mahalleler arasında mahalle efelerinin atıştırmalarının olduğunu ve gençler arasında önemli bir rekabet unsuru olarak görüldüğünü aktarıyor.

Hasan Hayırlı, Urfa'da sinsin oyununun nasıl oynandığını anlatıyor. Bu oyunun ateş etrafında halka olunarak oynandığını ve insanların sağa sola sıçramalar yaparak devam ettiklerini ifade ediyor. Ayrıca, benzer bir oyunun Türki cumhuriyetlerinde de olduğunu belirtiyor. Hasan Hayırlı, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Namık Kemal Zeybek de bu oyununun varlığından bahsediyor.

Köroğlu Kahvesi'nin önündeki düğünlerde mevlit okumak için bekleyen hafızların farklı müzik nakaratlarını öğrendiğinden bahsediyor. Urfa kültüründe bu tür etkileşimlerin olduğunu ifade ediyor. Urfa kıyafetlerinin derlenmesi ve toplanmasında Abdullah Balak'ın büyük katkıları olduğunu ve Bozova yöresinin kıyafetlerinde Hasan Rastgeldi'nin büyük emekleri olduğunu vurguluyor.

Hasan Fehmi, Urfa sıra gecesinin 1971 yılında TRT tarafından kendi evlerinde çekildiğini ve bu geceye Abdullah Balak, İbrahim Tatlıses gibi birçok ünlünün katıldığını belirtiyor. Sıra gecelerinin sadece erkekler tarafından yapıldığını ve yıllarca devam eden bir gelenek olduğunu ifade ediyor. Sıra gecelerinin sosyal dayanışma amacı taşıdığını belirtiyor. Ancak günümüzde yapılan sıra gecelerinin orijinal sıra gecesi olmadığından yakınıyor.

Hasan Fehmi Hayırlı, Şanlıurfa merkezindeki yaşam kültüründen bahsederken kış geceleri ile yaz gecelerinin önemine değiniyor. Avlulu evlerin mutluluğunu, sokakta arkadaşlarıyla oynadığı deleme, çelik çubuk oyunlarının özleminden bahsediyor. Komşular arasındaki muhabbet ve ikramlarına da özlem duyduğunu ifade ediyor. Mece usulü ile iso temizlenmesi ve Frank suyunun çıkarılması gibi geleneklerden bahsediyor. Bayramlara doğru külünçe yapımının önemine değiniyor ve evlerde yapılan yemeklerin kokusundan dolayı komşulara birer tabak gönderildiğini belirtiyor.

Sizler de bu keyifli sohbeti dinlemek isterseniz GAP Gündemi YouTube kanalının sayfasında bulabilirsiniz ayrıca burada sayamadığımız birçok konuyu orada görebilirsiniz. Başka bir programda başka bir konuğumuzun sohbetinden sonraki yazı dizimizde görüşmek dileğiyle..